Blog

Bebeklerin dönem dönem büyüme atağı yaşayabileceğini söyleyen uzmanlar, bunun normal olduğunu belirtiyorlar.

Büyüme atakları en çok huysuzlukla kendini gösteriyor, ağlama krizleriyle birlikte hep kucakta olmayı istemek de sürecin bir parçası olarak değerlendiriliyor uzmanlarca. Bu dönemlerde çevresinin farkına varmaya başlayan bebek, normal gelişim sürecindeyken aniden bir değişim yaşamaya başlıyor ve bu durum onun tüm rutinini değiştirebiliyor.

Hiç sebep yokken ağlamaya başlayan bebeğiniz büyüme atağı geçiriyor olabilir. İştahsızlık ya da sürekli memede olma isteği ile huzursuz, huysuz ve hiçbir şeyden tat almayan bir yapıya dönüşmesi aslında onun çevresinde neler olduğunu fark etmeye başladığının göstergesidir.

Büyüme atağı geçirdiği dönemlerde bebeğinizde yeni huylar gözlemeniz olasılığı bir hayli fazladır. Uyku düzeninin de baştan aşağı değiştiği büyüme ataklarının görülme zamanları, bebekten bebeğe değişen bir durumdur.

Özellikle anne başta olmak üzere ebeveynler için oldukça zor süreçler olan büyüme atakları 2 yaşına kadar aralıklarla yaşanır. Her bebeğin gelişimi farklılık gösterdiği için büyüme ataklarının ne zaman olacağı hakkında belli tarihlerin verilmesi kesin bilgi olmaz. Bebeğiniz 5. ve 28. haftalar arasındaki dönemlerde yaklaşık 10 kez büyüme atağı yaşayabilir. Genelde 1-2 gün süren ataklar bazı zaman 1 haftayı da bulabilir.

Uzmanlar büyüme atağı geçiren bebeğin sık sık emzirilmesi gerektiğini, annenin çok sabırlı yaklaşım göstermesini öneriyorlar. Atak geçirdiği günlerde ek mamaya başlama planınız varsa, bebeğinizin beslenme rutininde değişikliğin yapılması çok doğru bir davranış olmaz.

Büyüme atağı geçiren bebeklere karşı nasıl bir yaklaşım içinde olunması gerektiğine gelince uzman görüşleri doğrultusunda bebeğinizi beslenme konusunda zorlamamak gerektiğidir. Yesin ya da yemesin bebeğinizle çatışmaya girmek, onu daha da huzursuz ve huysuz yapacaktır. Sabırla onun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik davranın. Tensel temasta bulunup onu kucaklayın, okşayıp sevip, sakinleştirmeye çalışarak bu süreci kolaylaştırmaya çalışın.

Hoşlandığı şeylerle huzursuzluğunu gidermeye çalışın. Gerekirse ılık banyo ile sakinleştirmeye çalışmak ya da bir bebe yağı ile yumuşak dokunuşlu masaj yapmaya yönelik yaklaşımlar doğru olacaktır.

Bebekler ilk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmeleri gerektiğinde hemfikir olan uzmanlar, bu süreçte su dahi vermemenin önemli olduğunu vurguluyorlar. Altıncı aydan sonra bebeklerin tek besin kaynağı olan anne sütüne destek olarak tamamlayıcı besinlere başlamak gerekir.

Bebeklerin ek gıdaya geçişi sadece beslenmelerini sağlamaz, ayrıca çiğneme ve konuşma kasları gelişimine de katkıda bulunur. İlerleyen süreçte iyi bir beslenme alışkanlığı kazanmaları, bebeklerin sıvı şeklindeki beslenmelerinden, katı şeklindeki beslenmeye geçişini sağlamak amacıyla tamamlayıcı besinlere geçişin önemi çok büyüktür.

Uzmanlara göre bebek, tamamlayıcı gıdalara geçmek için fizyolojik olarak hazır olmalıdır. Daha açıkça anlatmak gerekirse bebek fizyolojik olarak böbrek, sindirim ve merkezi sinir sistemi olarak işlevsel gelişim göstermeli, itme refleksi gösterip, desteksiz oturabilmelidir. Ayrıca aile bireylerini yemek yerken kaşık kullanmalarını izlemesi katı gıdaya geçişte önemli bir araçtır.

Bebeğinizin ek gıdalara geçişini kolaylaştırmak için verdiğiniz gıdanın uygun yapıda olmasına dikkat edin. Çok fazla soğuk, ya da fazla sıcak olmaması ve kolay yiyebileceği büyüklükte olması son derece önemlidir. Ayrıca bebeğiniz yaşı 6-12 aylar arasında ise ona vereceğiniz besinlerin şekersiz ve tuzsuz olmasına özen göstermelisiniz. Yeni tatlarla tanışan bebeğinize gündüz saatlerinde özellikle de hareketli olduğu zamanlarda tamamlayıcı gıdalar vererek tepkisini ölçemeye çalışın, böylelikle hangi tada ne gibi tepki vereceğini gözlemlemiş olursunuz. Tamamlayıcı besinlere başladığınız ilk dönemlerde az miktar ve tek besin ilkesinden hareket ettiğinizde sonuç daha başarılı olacak, bebeğiniz ek gıdalara daha çabuk alışacaktır.

Bebeğinize dokuz ve on iki aylar arasında ise kahvaltıda az tuzlu peynir, yumurtanın sarısı ve az miktarda pekmez verebilirsiniz. Öğle yemeklerinde az yağlı, az salçalı, az tuzlu, az baharatlı ve evde pişmiş yemeklerden verebilirsiniz. Yoğurt vermek istediğinizde ise evde mayalanmış olmasına özen gösterin. Hatta günlük olarak aldığınız ve yeterli derecede kaynattığınız sütü ona özel küçük bir cam kavanozda mayalayarak yedirmeniz daha sağlıklı olacaktır.

Bebekler zihinsel ve bedensel gelişimleri için uykuya çok ihtiyaç duyarlar. Uyku, bebeklerin hem beden hem de zihin gelişimleri için en az beslenmeleri kadar önemlidir. Doğumlarından itibaren gün içerisinde sık sık uykuya ihtiyaç duyan bebekler için kaliteli ve kesintisiz gece uykuları çok önemlidir. Gece uykusunu iyi bir şekilde uyuyan bebekler güne zinde başlamanın yanı sıra beyin gelişimini de sağlıklı bir şekilde sürdürürler.

Bebeğin uykusunun kalitesini etkileyen birçok faktör vardır. Bebeğin sağlığından başka dış etkenlerdeki koşulları sağlamak gerekir.  Biz bu yazımızda sağlığının dışındaki faktörleri inceleyerek nelere dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatmak istedik.

Uykusunu destekleyen, vücut dengesini bozmayan, güvenli, tamamı saf, antibakteriyel ve doğal ürünleri seçerek bebeğinizin uykusunu iyi bir zemine oturtmaya gayret etmelisiniz.

Bebeğiniz için yatak hazırlıkları yaparken öncelikle bebeğinizin güvenliğine öncelik vermelisiniz. Seçeceğiniz karyolanın parmaklıkları arasındaki mesafenin 7-8 cm den büyük olmamasına, yatağın kenarlarının kolaylıkla açılamayan detaylardan oluşmasına dikkat ederek buna göre seçimler yapmaya özen gösterin.

Yatak takımları alırken genellikle bebeğin yatağıyla ilgili ihtiyaç duyabileceği tüm ürünleri bir arada alınır. Ancak takımlar içerisindeki birçok ürün gereksiz detaylarla şişirilmiş ürünlerle doldurulmuş olabilir. Yatak alezi, yastık, çarşaf ve battaniyeler bebeğinizin uyku sırasındaki ihtiyacını karşılamak için yeterli olacaktır.

Yataklarda olası bakteri ve mayt üretimine engel olacak, antialerjik, su geçirmeyen, terletmeyen yastıklar ve yatak alezleri tercih edin. Ayrıca bebeğiniz için seçeceğiniz yastığın ne çok yumuşak ne de çok sert olmamasına dikkat etmelisiniz.

Uyku sırasında bebeğinizin vücut ısısını koruyacak battaniye seçiminiz de en az güvenliği kadar önemlidir. Kullanacağınız battaniyelerin organik ve vücut ısısını koruyan bir malzemeden yapılmış olmasına dikkat edin. Terletmeyen, sağlıklı, yumuşak yapısıyla bebeğinizin uyku saatlerini keyifli bir hale getirerek, uyku sürecinde hava almasını sağlayacak pamuklu kumaşlardan yapılmış ürünler seçmeli, bebeğinizin uyku kalitesini en üst düzeye çekmelisiniz.

Bebeklerin cildinin yetişkinlere göre daha yüksek bir nem içeriğine sahip olmasından dolayı, derileri çok ince bir su ve yağ katmanından oluşur. Bunun sonucunda kolaylıkla kuruyarak dış etkenlere karşı savunmasız kalır.

Bebek cildinin bu denli ince ve hassas olması nedeniyle bakımına çok özen göstermek gerekir. İlk kez anne olan kişilerde istemeden sorunlara neden olabilecek uygulamalar yaşayabilirler.

Peki tecrübesiz anneler bebeklerinin cildinin sağlıklı olması için neler yapmalı?

• Terletmemeye özen gösterin

Ter kanalları yetişkinlere göre daha az çalışan bebeğinizi kalın giydirmek isiliğe yol açabilir. Kalın kıyafetler sonucunda vücudun yoğun sıcaklığa ve neme maruz kalması bebeğinizin tüm vücudunda isilik oluşmasına sebep olabilir. Terlemesine neden olmayacak, nefes alabileceği hafif ve pamuklu giysiler ile bebeğinizin cildinin sağlıklı olmasını sağlayabilirsiniz.

• Pişikten koruyun

Bezini sık değiştirerek pişik olmasını önleyebilirsiniz. Bebeğinizin her altını değiştirdiğinizde pişik önleyici kremlerden kullanmayı ihmal etmemeli, idrarın cildine vereceği zararlardan u şekilde koruyabilirsiniz.

• Konaktan kaçınmak

Bebeklerin yağ hücreleri henüz düzenli çalışmaması sonucunda oluşan konak, en çok saçlı deride olmak üzere alın, kaş ve dış kulakta görülür. Sarı kabuk ve kepek şeklinde olur, tedavisi için banyodan yarım saat önce zeytinyağıyla saçı yumuşatmanız ve sık dişli bir tarak taramanız yeterli olacaktır.

• Egzamadan kaçınmak için ev tozlarına dikkat

Egzama kızarıklık, pullanma ve kepeklenmeyle kendini gösteren eden bir cilt problemidir. Aileden gelen alerjiye yatkınlık ve ciltlerinin hassaslığı birleşince bebekler egzamaya daha sık maruz kalır. Bebeğinizin cildini kurutacak aşırı kimyasal içerikli temizleyicilerden uzak durmalı ve sık nemlendirmeye özen göstermelisiniz. Evde beslenen evcil hayvanlar ve ev tozları egzamayı tetikleyebileceğinden bebeğinizin vereceği tepkiyi izlemeli ve takip etmelisiniz.

Bebeğinizin cildi bir yetişkinden çok daha ince olduğundan, korun yapısı gevşek ve savunmasızdır. Dışarıdan gelen kirletici maddelere karşı bariyer etkisi henüz gelişmemiş olup, cildin ortama verdiği tepki daha hızlı olmaktadır. Ayrıca bebeğinizi bakteri ve patojenlerden uzak tutmalı, egzamanın oluşma koşullarını engellemelisiniz.

Kahvaltının günün en değerli öğünü olduğu öğretisi verilerek büyütülen çocukların, sağlıklı beslenme konusunda bilinçli birey olarak yetişmeleri açısından son derece önemlidir.

Kahvaltı bu kadar önemli olduğuna göre çocukları düzenli kahvaltı etmeye alıştırmak ve sağlıklı gıdalarla beslenmelerini sağlamak gerekir. Karbonhidrat açısından zengin besinlerle kahvaltı edilmesi, kan şekerini hızlı bir şekilde düşürdüğünden, özellikle okul çağındaki çocuklarda konsantrasyon bozukluğuna neden olmaktadır.

Peki çocuklara kahvaltıda ne gibi besinler yedirilmeli? Hem keyifle tüketecekleri hem de sağlıklı kahvaltılıklar neler haydi birlikte göz atalım.

Akla ilk gelebilecek seçenek, lezzetli ve sağlıklı kahvaltılıkların başında menemen seçeneğidir. İçerisinde sebze ve yumurtayı barındırdığından çocuğunuz vitamin ve protein bir arada tüketmiş olur. Yanı sıra süt tüketmeyle sağlıklı bir kahvaltı yapmış olacaktır. Kahvaltıda bir dilim küçük ekmek de yiyebilirler. Evden kahvaltı etmeden okula giden çocuk, gidip kantinden simit, poğaça, tost yiyecektir. Bu tür karbonhidrat ağırlıklı besinler kan şekerini yarım saat içinde düşürecek, çocuklar derse girdiğinde halsizlik, uyku hali ve konsantrasyon bozukluğuna neden olacaktır.

Kahvaltının mutlaka evde yaptırılması gerektiğini belirten uzmanlar, çocukların beslenme çantalarına enerjisini uzun süre korumasını sağlayacak kuru meyve, fındık, fıstık, ceviz gibi yiyeceklerin koyulması gerektiğine dikkat çekiyorlar.

Klasik Türk kahvaltısının sabah kahvaltısında çocukların sağlıklı beslenebilmeleri için en iyi formül olarak görülmektedir. Klasik kahvaltıdan kastımız ise yumurta, çeşitli peynirler, zeytin, sebzeli omlet, menemen gibi Türk kahvaltı tercihleridir. Kontrollü olmak şartıyla bal, pekmez ve tam tahılı bir dilim ekmek okulda enerjisini gün boyu yüksek tutacaktır.

Paketlenmiş gıdalara dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapan beslenme uzmanları, obeziteye zemin hazırlayan bu tür gıdalardan çocukların uzak tutulmasının altını çiziyorlar. Paketli ürünler çocukluk çağı obezitesini tetikleyerek hem kilo alımına hem karaciğer yağlanmasına neden olduğundan, şeker hastalığının sebepleri arasındadır.

Okul diğer sosyal ortamlardan farklı olarak çocuk ve ergenlik çağındakilerin sosyal gelişimlerine önemli katkı sunan ve onlara bu konuda beceri kazandıran bir yerdir. Bu anlamda sosyal bir çevre edinen çocuğun buradan ayrılıp başka bir okulda öğrenimini tamamlaması gerçekten zorlayıcı olabilmektedir.

Yeni bir sosyal çevrenin adaptasyon sorunu ya da zorluğu çekilebileceği bu süreç, mutlaka anne baba tarafından desteklenmeli ve uyum sağlayabilmesinde yanında olunmalıdır.

Alışma sürecinde yaşayabileceği sorunlara yakından bakmak gerekirse en başta kendini çevreye kabul ettirme çabasını görebiliriz. Sınıftaki ‘’yeni öğrenci’’ olmak öyle sanıldığı kadar hafife alınacak bir şey olmasa gerek. Bütün gözler üzerindeyken, kalkıp kendini tanıtır mısın? sorusu çocuğu ilk gün sendromu yaşamasına kadar götürebilir.

Bu süreçte öğretmen ve ebeveyn dayanışması şarttır. Çocuğun kendini guruplara kabul ettirmesi, arkadaş edinmesi ve kendini okulun bir parçasıymış gibi hissetmesinin kolay ve çabuk olabilmesi için desteğin önemi büyüktür. Aslında yeni bir sosyal çevre edinmek her zaman bu denli bir etkiye sahip olmayabilir. Sosyal beceri düzeyi yüksek olan çocuklar etkileşimlerinde zorluk çekmezler sadece bir süreç yaşadıktan sonra zorlanmadan okulun bir parçası oluverirler.

Ancak sosyal becerisi zayıf olan çocuklarda okul değişikliği genelde olumsuz etkiler yaratır. Bu konuda uzmanların görüşü, çok zorunlu olmadıkça okul değişikliğine gidilmemesidir.

Çocuğunuzla iletişiminiz her konuda olduğu gibi bu konuda da önem arz etmektedir. Öğretmenlerin ise çocukların birbiriyle kaynaşmasına zemin hazırlayan yaşlarına uygun etkinlikler düzenleyerek sosyalleşmelerinin sağlanabileceğini belirten uzmanlar, ailenin de çocukları ile ilk haftalarda yaşadığı sosyal deneyimler üzerinde sohbetler yapmanın etkili olacağını vurgulamaktalar. Okul değişikliği yaşayan sizden önceki çocukların da deneyimlerini paylaşması, sürecin yumuşatılarak yaşanmasında oldukça etkili diğer bir yöntemdir.

Yeni bir sosyal çevreye uyum sağlamak için zaman gerekir. Yine de uyum süreci gerekenden uzun sürüyorsa bir uzmandan destek almak en doğrusu diye düşünüyoruz.

Her çocuk ayrı bir birey olduğu için okul hakkında her birinin farklı düşünce ve duyguları vardır. Bazı çocuk okula gideceği için yerinde duramazken bir diğeri isteksizlik hissedebilir.

Okula gitme konusunda isteksiz olan çocuk gitmek istemediğini direkt söylemese de karnım ağrıyor, uykum var gibi bahanelerin arkasına sığınarak ifade eder. Anne baba tarafından ciddiye alınması gerektiği görüşünü belirten uzmanlar bu durumun doğru yönetilmesi ve algılanmasının önemine vurgu yapmaktalar.

Çocuk ve gençlerde görülebilen bu isteksizliğin altında baş edememenin getirdiği sonuçlar bulunurken, okula gitme konusunda isteksizlik yaşama zamanları en çok 5 -6 ve 11- 12 yaş aralığında görülmektedir.

Uzmanlar okula gitme konusunda isteksizliğin fark edilmesinin ardından ebeveynlere şunları öneriyor:

Okula adapte olması için onu ilk gün yalnız bırakmayın

Rutin yapmakta olduğunuz yaşam şeklinden ertesi gün başka bir modele ayak uydurmak nasıl zor ise, çocuk için de okul uyum sürecine geçmesi zor ve normaldir. Aktivasyonu bir hayli yüksek olan okulun ilk günü ona yardımcı olarak öğretmen ve sınıf arkadaşlarıyla tanışma gibi değişik ortam koşullarına ayak uydurma konusunda onu desteklemelisiniz. Böylece kendini rahat ve güvende hissedecektir.

Buna karşılık okulda kalma konusunu abartmanız halinde, onun okula uyum sürecini olumsuz etkiyeceğini unutmamalısınız. Çocuğunuza öğretmeni ile iletişim içinde olduğunuzu söyleyerek bir problem olması halinde hemen okula geleceğinizi bilmesini ve bu şekilde kendisini güvende hissetmesini sağlamalısınız.

 Okul için gerekli ihtiyaçlarını birlikte almaya çıkın

Her çocuk kendisi için alışverişe çıkılması ve alınacaklara kendisinin karar vermesini sever. Okul alıverişini birlikte yapmanız onun okula olan ilgisini arttırıp motivasyonunu yükseltecektir. Kendi beğendiği çantayı kullanmak okula gitme konusunda yardımcı olduğu gibi birlikte hazırladığınız okul malzemeleri sorumluluk kazanmasında etkili olacaktır.

Okuldan geldiğinde nasıl zaman geçirdiğini sorun

Gününün nasıl geçtiğini sorarken onu ilgiyle dinleyerek, fikirlerine ve duygularına önem verdiğinizi hissettirin. Endişelerini anlattığında onu ciddiye alarak kırıcı olmadan ne düşündüğünü öğrenmeye çalışıp, kaygılarını gidermelisiniz.

Her canlı için suyun önemini tartışmaya gerek yok ama çocuğunuzu büyütürken yeterli su tüketmesine dikkat edilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatırız.

Çocuklarda yetersiz su tüketmenin tahmininizden fazla yıpratıcı etkileri bulunmaktadır. Bedensel ve zihinsel anlamda olumsuzluklar, suyun az tüketilmesiyle yakın alakalı bir durum olarak karşınıza çıkabilir. Bu konunun size sorun olmaması için yapılması gerekenlerin başında ebeveynler olarak rol model olmanız gelir.

Yazın en sıcak ayını yaşadığımız şu günlerde yetişkinler gibi çocuklarında su ihtiyacı diğer zamanlara göre daha fazladır. Çocukların vücudu yetişkinlere göre susuzluktan çok daha fazla etkilenir. Onların az su tüketmeleri bedensel problemlerin yanısıra odaklanma ve öğrenme güçlüğüne sebep olabilir.

Tüm günlerini neredeyse oyun oynamak gibi bedensel aktivitelerle geçiren çocukların en geç yarım saatte bir su içmelerine özen göstermek ve takip etmek gerekir. Uzmanlar terlemeyle birlikte kaybedilen suyun yerine koyulması için anne baba tarafından bu konunun ciddiye alınmasına dikkat çekiyorlar. Sağlıklı ve düzenli beslenmek, yeterli su tüketimini beraberinde getireceğinden işin temelinde yine dengeli beslenmek yatmaktadır. Düzensiz yenen yemekler, çok kalorili yağlı ve kızartmalı yiyeceklere eşlik eden gazlı içecekler yeterli su tüketmeyi önüne geçer. Bu konuya dikkat edilmediğinde obezitenin oluşması kaçınılmazdır.

Su içmenin çocuğunuzun vücuduna yaptığı etkilere birlikte bakalım.

• Su vücudun en temel enerji kaynağıdır.
• Vücudun ısısını deneğeler.
• Solunuma destek verir.
• Hücre yapısında bulunan maddelerin birbirine bağlanmasında yapıştırıcı olarak görev yapar.
• Sindiriminden geriye kalan atıkların boşaltılmasında en büyük görevi su yapar.
• Besinlere enerji desteği vererek, parçalanan besinlerin sindirim sırasında bu enerjinin vücuda aktarılmasını sağlar.
• Bağırsakları çalıştırarak kabızlığı önler.
• Tüm beyin fonksiyonları için güç ve elektriksel enerji verir.
• Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler.

Yukarıda saydıklarımız sadece birkaç sebepten bazıları olan su tüketmenin öneminin dikkate alınması çocuklarımızın sağlığı açısından hayati önem taşımaktadır.

ÇOCUKLARDA GÜNEŞ ÇARPMASINA DİKKAT!

Malum yazın en sıcak günlerini yaşıyoruz. Ee çocuklar için yaz tatili demek oyun oynamak demek olduğuna göre güneş çarpmalarına dikkat etmek gerekiyor.

Uzman önerileri ışığında güneş çarpmalarını nasıl önlersiniz, alınacak tedbirler neler olabilir? hatırlatmak istedik.

Dış ortam aktivitelerinin çocukları cezbettiği yaz aylarının en sıcak olduğu şu günlerde oyun zamanını iyi ayarlamak gerekir. Güneşin en yoğun olduğu öğle saatlerini çocuğunuzun dış ortamdaki oyun saati olmamasına özen göstermeniz gerekir. Eğer zorunlu değilseniz saat 10 ile 16 arasında dışarıda olmaması güneşe çarpmasına engel olacaktır.

Çocuklar oyuna daldıklarında susadıklarının farkına varamayabilirler. Bu anlamda onun susamasını beklemeden su tüketmesini sağlayın. Zira herhangi bir sebeple güneşe maruz kalındığında vücudun susuz kalması oldukça tehlikelidir. Vücudun susuz kalması sebebiyle ter yoluyla derinin nem kaybetmesine de sebep olunacaktır. Yeterli su alamayan vücudun terlemesi azalacağından ısı dengesi de bozularak güneş çarpması etkileri ortaya çıkacaktır.  Mutlaka çocuğunuzun hangi aralıklarla su içtiğini takibe almalısınız. Özellikle 1 il 3 yaş arası çocukların susadıklarını belirtecek yaşta olmamaları nedeniyle sıkı takipte olmak gerekir. Kısacası çocuğunuzun su istemesine gerek bırakmadan su tüketmesini sağlamalısınız.

Çocuğunuzu güneşe çıkarmadan mutlaka güneş koruyucu ürünlerden faydalanmalısınız. Çıkmadan 25- 30 dakika önce 50 faktör ve üzeri koruyucu kremlerden sürmek etkili olacaktır. Havuz ya da denize girdikten sonra güneşte kalınacaksa koruyucu kremleri tekrarlamak önemli.

Güneş çarpmasına karşı etkili önlemlerden biri de açık renkli ve pamuklu giysileri tercih etmektir. Hava geçirgenliği olan, terlemeyi önleyen pamuklu ve açık renkli kıyafet seçimi, güneşten korunmak için oldukça önemlidir. Naylon dokusu olan giysilerden sakınmak gerekir.

Güneşe çıkmak zorunda kaldıklarında çocuklarınıza mutlaka şapka ve gözlük takarak çıkmalarını sağlamalısınız. Geniş kenarlıklı şapka ve güneşten koruyucu gözlükler güneşin zararlı etkilerinden korunmak için doğru çözümlerden biridir.

Birde tabii ki sık sık duş almalarını sağlamalısınız.  Mutlu ve keyifli yaz tatili geçirmeleri ve güzel anılar biriktirmeleri için her daim size ihtiyaçları var.

Bebekler gelişimlerini tam olarak tamamlamadan anne karnından çıkarak dünyaya gelirler. Beyni gelişme sürecini yaşadığından dolayı tüm bedensel ihtiyaçlarının karşılanmasında ağlamayı iletişim aracı olarak kullanır.

Bebekler her ihtiyaçlarının karşılanmasında ağlamayı rutin haline getirmiş minik ve sevimli canlılardır. Bu insan yavrusuna özgü bir davranış şeklidir; örneğin siz hiç hayvan yavrusunu ağlarken gördünüz mü? Bebeklerin ağlamasına sebep olan birçok konu vardır. Bazen ciğerlerini geliştirmek için ağlayabilirken bazen de sizi kontrol etmek için olabileceği gibi bazen de gazı olduğu için ağlayabilir. Kendisini rahatsız eden şeyleri anlatmanın yolu onlar için ağlama yolu ile olur.

Söyledik ya bebekler birçok açıdan değişik canlılardır. Dış görünüşlerinden işletim sistemlerine varıncaya kadar yetişkinlere göre farklılıklar gösterirler. Örneğin yetişkin bir insanın ağlama sebebi ile bir bebeğin ağlama sebebi birbirinden oldukça farklı olabilmektedir.

Bebekler için ifade şekli akla kara arasında gidip gelir yani arada başka renk yoktur. Neşeli, sevinçli karnı tok gazı yoksa etrafına gülücükler dağıtır ve bu durum onun için net olarak aktır. Huzursuz, keyifsiz, acıkmış ya da gazı varsa bu kez durum onun için karadır ve ağlama yakın demektir.

Yeni doğan bir bebeğin ağlama nedeninin başında yeteri kadar süt alamıyor olması gelebilir. Dünyaya gelirken kuvvetli emme içgüdüsü ile doğan bebek karnı tok olsa dahi emme refleksini tatmin etmek ister. Annesinin memesinden veya emmeden uzak kalan bebek hemen ağlama silahını kullanır:) Bebeklerin o kadar çok ağlama nedenleri vardır ki, onu susturabilmek için her şeyden önce karnının tok olup olmadığını tespit ederek işe başlamalısınız.

Bebekler emme sırasında çok fazla hava yutabilirler. Hareketlenen barsaklar sancılı bir durum oluşturur. Yutulan havanın çıkarılması bebeğinizi rahatlatarak sakinleştirecektir. Ayrıca gazı çıkarıldıktan sonra karnı sıcak tutulursa daha da rahatlayacak ağlamaya son verecektir.

Bebekleri özellikle ilk altı aylarında ağladıklarında yanlarında olmak gerekir. Yeni doğan bebeğinizin her daim size ihtiyacı vardır.  Onu sakinleştirecek ve olası ihtiyaçlarına cevap verecek yegane kişi olan annesinin varlığı ile tüm ihtiyaçlarını karşılanacağını iyi bilmektedir:)