ORGANICKID BLOG

  • Mayıs 21, 2025

    Devir değişti. Artık çocukların, bebeklerine kıyafetler dikip, sokaklarda top koşturdukları günler geride kaldı. Modern çağ, tepeden tırnağa bizi etkilediği gibi, çocukların oyun alışkanlıklarını da köklü şekilde değiştirdi. Gelişen dünyanın getirilerinden faydalanmaktan elbette kaçınmamamız gerekir; ancak insanın yaradılışından gelen özellikleri de göz ardı etmemeliyiz. Teknoloji ile aramızdaki mesafeyi, doğal gereksinimlerimizi ve özelliklerimizi sekteye uğratacak kadar kontrol dışı bir hale getirmenin, elbette ki zararını görürüz.

    Biz yetişkinler dahi teknoloji ile aramıza koymamız gereken mesafeyi tam olarak ayarlayamıyorken, çocukların bunu kendiliğinden yapmasını beklemek onlara biraz haksızlık olur. Gelişim çağındaki çocukların teknoloji bağımlılığından, büyüklerden daha fazla etkilendiğini düşünecek olursak, ebeveyn olarak bu kontrolü sağlayabilmenin önemini de rahatlıkla kavrayabiliriz.

    Çocuklarınızı bilgisayardan ve tabletlerden tamamen uzak tutmak, kesinlikle iyi bir seçenek değil. Gelişen dünyada her alan bilgisayar, tablet gibi elektronik cihazların kullanılması dolayısı ile çocuüğunuz da bu tip teknolojilere alışkın olmalıdır. Yaşıtlarının bu teknolojilerle haşır neşir olduğunu gören çocuk, bunlardan tamamen uzak kalırsa kendisini geri kalmış olarak düşünebilir ve bu da onu kendi sosyal ortamında kötü hissettirebilir.

    Öncelikle, çocuğunuzun ekran karşısında geçireceği saatlere bir sınırlama koyun. Bir bilgisayar veya tablet kesinlikle her an çocuğun elinin altında olmamalıdır. 6 yaşına kadar günde bir saat, 6 yaşından sonra ise 2 saat ekran izni, bir çocuk için idealdir.

    Bu yeni teknolojilere siz de hakim olmaya çalışın. Çocuğunuzun tablet ve bilgisayardaki faaliyetlerini denetlemek, onu anlamak ve onun etkinliklerine katılmak için bilgisayar ve tablet programlarını öğrenmeye çalışın. Bilmediğiniz noktalarda çocuğunuz ile fikir alışverişinde bulunun ve sevdiğiniz oyunları onunla oynamayı teklif edin. Sizinle paylaşım halinde olması, sizin de konuya hakim olduğunuzu düşündürür ve konu hakkındaki sınırlamalarınızı keskin bir dille reddetme ihtimalini yumuşatır.

    Mümkünse çocuğunuzun kullandığı ekran, sadece ona ait bir eşya olmasın. Ortak kullanım eşyası olarak kullandığı bir elektronik cihaz için izin alma, sıra bekleme gibi davranışlara zorunlu olan çocuğunuz böylece paylaşma ve sıra bekleme gibi sosyal davranışlarını da geliştirir. Ayrıca her an elinin altında olmadığını bildiği için, talepkarlığı da azalacaktır.

    Çocuğunuzu bilgisayar ve tablette yaşına uygun ve mümkünse eğitici programlara yönlendirmeye çalışın. İnternette eğitici olduğu kadar eğlenceli de olan birçok program var. Bu programları kullanmasını sağlayarak okul öncesi ve okul çağındaki çocuklarınızın birçok yeni bilgiye ulaşmasını ve bunu yaparken de konudan keyif almasını sağlayabilirsiniz.

    Çocuk ve teknoloji, Ekran süresi, Çocuklarda dijital denge, Eğitici dijital içerikler, Dijital ebeveynlik, Teknolojik denge
  • Mayıs 21, 2025

    Atıştırmalık isteğinde her zaman süt ve kurabiye yeterince etkili olmaz. Çocuklar bazen, farklı beklentiler ve istekleri ile annelerinin paniğe kapılmasına sebep olabilirler. Çocuğunun abur cubur tüketmesine karşı olan anneler, onun bu isteklerine ne cevap vereceğini çoğu zaman şaşırır.

    Abur cubur ve atıştırmalık isteğine cevap verirken her iki tarafı da mutlu etmenin elbette yolları var. Lezzeti ile cezbederken sağlıklı içeriği ile içinizin rahat etmesini sağlayacak atıştırmalık tarifleri, böyle zamanlarda sizin de can simidiniz olacak. Çocuğunuza doğal malzemeler ile hazırlayacağınız bu kraker tarifi, hem çok kolay hem de çok lezzetli! Şimdi mutfağa girin ve abur cubur tartışmasına lezzetli bir nokta koyun!

    Havuçlu ve Peynirli Doğal Krakerler

    Malzemeler
    1,5 fincan dolusu havuç

    Yarım su bardağı su

    Yarım su bardağı cheddar peyniri

    2 su bardağından biraz daha az kepekli un

    Hazırlanışı
    Havuçları 1,5 fincan rendelenmiş havuç elde edecek kadar rendeleyin.

    Cheddar peynirini, yarım su bardağını dolduracak kadar rendeleyin.

    Fırını 170 dereceye getirin ve önceden ısınmasını sağlayın.

    Rendelenmiş havucu ve suyu küçük bir tavada bir araya getirin. Üzeri kapalı olarak orta ateşte birkaç dakika havuçların yumuşamasını sağlayın.

    Havuçlar yumuşadıktan sonra ocaktan alın ve temiz bir bez yardımı ile fazla suyunu süzün.

    Mutfak robotunda, havuç, yumurta ve rendelenmiş cheddar peynirini bir araya getirin. Dilediğiniz kıvama gelinceye kadar robotta çekin. Havuçlar iri parçalar halinde kalmamış olmalıdır.

    Malzemeleri robotta iyice çektikten sonra yavaş yavaş, karıştırarak unu eklemeye başlayın. Bir hamur kıvamı elde etmeniz gerekir.

    Elde ettiğiniz hamuru tezgahınıza çok kalın olmayacak şekilde açın ve şeritler halinde kesin. Şeritleri daha sonra enine keserek, küçük kareler elde edin.

    Fırın tepsinize yağlı kağıt serin ve krakerlerinizi tepsiye dizin.

    Tercihe göre üzerlerine iri taneli deniz tuzları serpiştirebilirsiniz.

    Tepsinizi fırına vererek 15-20 dakika kadar pişirin.

    Pişirdiğiniz bu krakerleri, hava almayan bir kapta saklayarak tazeliğini korumasını sağlayabilirsiniz.

    Dilerseniz, tarife dereotu veya çeşitli baharatlar ekleyerek lezzeti çocuğunuzun seveceği doğrultuda ikiye katlayabilirsiniz.

    Krakerleri servis ederken, tepsinize taze sıkılmış meyve suyu veya süt de ekleyebilirsiniz. Bu mükemmel lezzet ikilisi, çocuğunuzu tahmin ettiğinizden çok daha fazla mutlu ederken, ona doğal tarifli bir kraker sunmak da sizin içinizi rahatlatacak!

    Peynirli kraker, Ev yapımı kraker, Kepekli unlu tarifler, Evde kolay kraker, Sağlıklı çocuk beslenmesi, Çocuklar için peynirli tarifler
  • Mayıs 21, 2025

    Hamilelik süreciniz günden güne ilerlerken, zaman beklenmedik bir şekilde hızlı akmaya başlar. O büyük gün yaklaşırken, bebeğinizi karşılamak için tam anlamıyla hazır olmak istersiniz. Doğum sürecinde her şeyi tam olarak hazırlamış olmak, hem içinizin rahat olmasını hem de herkesin tatlı bir telaş içinde olduğu o günlerde koordinasyonu sağlıklı bir şekilde yapabilmenizi sağlar.

    Doğum için hastaneye gittiğiniz güne yaptığınız hazırlıkların başında ise doğum çantası gelir. Doğum çantası, hem sizin hem de bebeğinizin doğumdan önce ve sonra ihtiyaç duyabileceğiniz memeleri içinde bulunduracak, orta büyüklükte bir çanta olacaktır. Doğum çantasını doğru zamanda hazırlayarak panikle unutulan malzemeler olması riskini azaltabilir, doğuma giderken hazırlıklarınızı tam olarak yapmış olmanın rahatlığını yaşayabilirsiniz.

    Doğum çantası, erken doğum riski de göz önünde bulundurularak, 32. haftada hazır hale gelmiş olmalıdır. Bu süreçte kadar sakin bir şeklde eksikleri gözden geçirerek, çantanızı tam anlamıyla hazır edebilirsiniz. Hazırladığınız çanta, evinizin kapıya yakın ve ulaşılabilir bir yerinde durmalı, aniden başlayan bir sancı anında çanta kolayca alınabilmelidir.
    Doğum çantasına ne konur?

    Bebeğiniz ile buluşacağınız ilk günün hazırlıklarını elbette tüm özeninizi göstererek tamamlayacaksınız. Peki doğum çantasına tam olarak ne koymanız gerektiğini biliyor musunuz?

    Doğum çantanızda öncelikle hastane kıyafetleriniz bulunmalı. 2 veya 3 adet geceliği, doğumdan önce ve sonra giyeceğiniz gecelikler olarak belirleyerek çantaya koymalısınız. Doğum sonrası giyeceğiniz gecelikler, bebeğinizi emzirirken zorluk çekmemeniz adına önden açılabilir şekilde olmalıdır. Aynı şekilde, doğumdan sonraki sabahınız için sabahlık da çantada hazır tutulmalıdır.

    Emzirme sonrasında göğsünüzde oluşabilecek tahrişleri en aza indirmek için önlem almalısınız. Bunun için, göğüs pedleri ve doktorunuzun önerdiği göğüs kremleri çantanızda bulunmalıdır.
    Hastanede üşüme ihtimalinize karşı hırka veya şalı da çantaya koymalısınız.

    Diş fırçası, diş macunu, havlu, tarak, ıslak mendil, deodorant, parfüm, eğer kullanacaksanız makyaj malzemeleriniz de doğum çantasında yerini alması gereken ürünlerin en önemlilerindendir.
    Hastane içerisinde rahatça dolaşabilmeniz için terlikler ve çoraplar da çantaya konulmalıdır.

    Hastaneden çıkarken, rahat kıyafetlere ihtiyacınız olacak. Bu kıyafetleri de çantanıza yerleştirin.

    Bebeğiniz için, 2 takım hastane çıkış setini çantanızda hazır bulundurmalısınız. Ayrıca eldiven, çorap, şapka gibi kıyafetleri de yedekli biçimde edinmelisiniz.

    Bebeğiniz için birkaç adet yumuşak dokulu mendil hazırlamalısınız.

    Bebek bezi, ıslak mendil, alt değiştirme örtüsü ve pişik kremi de çantadaki yerini almalıdır.

    Hastaneden çıkış için araba koltuğu bebeğinizin doğum anımdan itibaren kullanılmaya başlanmalıdır. Bebeğinize kesinlikle araba koltuğu olmadan araba yolculuğu yaptırmamalısınız.

    Tüm hazırlıklar tamamsa, o büyük günü daha da sabırsızlıkla beklemeye başlayabilirsiniz. Bebeğiniz ve sizin keyifli günleriniz, artık çok yakında

    Doğum çantası, Doğum hazırlığı, Hamilelik süreci, Bebek kıyafetleri, Hastane çıkış seti, Anne bakım ürünleri
  • Mayıs 21, 2025

    Bebeğinizle birlikte siz de anneliğe adım attınız, bu süreçte bebeğinizle birlikte uzmanlaştınız ve artık ikinci çocuğa hazır olduğunuzu düşünüyorsunuz. Ailedeki sevgiyi büyütmek, iletişimi zenginleştirmek ve çocuğunuza dünyada bir eşi daha olmayan sevgilerin en güzellerinden birini, kardeş sevgisini armağan etmenin belki de tam sırası. Peki, çocuğunuz bu sevgiyi kucaklamaya hazır mı?

    Yeni bir kardeş, bir çocuk için hem mutluluk hem de stres kaynağı olabilir. Özellikle ailenin ilk çocuğu olan bir çocuğun, yeni gelen kardeş karşısında tanışacağı kalabalık aile ortamı fikrine kendiliğinden alışmasını beklemek, biraz hayalperest bir yaklaşım. Çocuğunuz, yeni gelen kardeşi, ailedeki ilgi tahtını sarsan bir tehlike olarak görebilir. Bu, aslında çok normal. Çocuğunuzun yeni kardeş karşısında olumlu bir tutum izlemesini, hatta kardeşi için heyecanlanmasını sağlamak ise sizin elinizde. Süreci doğru yürüterek, çocuğunuzun kardeş mutluluğunu olması gerektiği gibi yaşamasını sağlayabilirsiniz.

    Peki çocuğunuz yeni kardeşe nasıl alışacak?

    Zamanlamayı iyi belirleyin
    Çocuğunuzu yeni kardeşe hazırlamaya, hamilelik sürecinizde başlamış olmanız gerekir. Çocuklar hevesli, heyecanlı ancak aynı zamanda sabırsız varlıklardır. Hamileliğin ilk aşamasında eğer aile arasında konuşmamayı başarabilecekseniz, onun ilgisini doğuma kadar canlı tutmak için hamileliğin en azından 4. ayından sonra söyleyebilirsiniz. Eğer hamileliğin başından itibaren bu konu ailede konuşulacaksa, vakit kaybetmeden çocuğunuza bu durumu açıklamalısınız. Çünkü çocuğunuz yeni bir kardeşi olduğunu ortamdaki konuşmalardan değil, sizden duymalı.

    Çocuğunuza hamilelik ile ilgili basitçe bilgiler vererek, bundan sonra ailedeki sevginin büyüyeceğinden bahsetmelisiniz. Ona vermeniz gereken ilk mesaj, yeni gelecek bebeği de onu da aynı miktarda seveceğiniz olmalı. Çocuğunuz, her çocuğun her koşulda aynı şekilde sevileceğinden emin olarak, “olumsuz bir şey yaparsam onu benden çok sevmeye başlarlar” düşüncesinden kurtulur.

    Paylaşıma hamilelikten başlayın
    Doğum öncesinde yapacağınız hazırlıklara, mutlaka çocuğunuzu da dahil etmelisiniz. Bebeğiniz için hazırlayacağınız malzemeleri seçerken çocuğunuzun da fikrini alarak, sürece katılmasını sağlayabilirsiniz.

    Çocuğunuz ile konuşarak, onun da doğum sonrasında bir takım görevleri olduğunu, kardeşinin ona da ait olduğunu anlatmalısınız. Örneğin banyo öncesinde havlularını getirmek gibi basit ve sıkıcı olmayacak görevleri çocuğunuza verebilirsiniz. Bebeğiniz doğduktan sonra da bu tavra devam etmeli, bebeğin yaptığı davranışları çocuğunuzu yüceltmek için yermemelisiniz. Örneğin bebeğiniz bezini kirlettiği zaman, “Ayyy bak kardeşin bezini kirletmiş” gibi bir yaklaşım sergileyerek çocuğunuzun kendini büyümüş hissetmesini sağlamaya çalışmak, iyi bir yöntem değildir. Aksine, bunun normal bir davranış olduğunu ve kendisinin de bu süreçlerden geçtiğini anlatmalısınız. Çocuğunuz, kardeşinin de kendi yetilerine erişebileceğinin bilincinde olmalı ve bu süreçte kardeşine destek olma fikrine alışmalıdır. Bu bağlamda, kardeşler arasında kesinlikle kıyaslama yapmamanız gerektiğini de unutmamalısınız.

    Endişeye kapılmasına izin vermeyin
    Hamilelik süreci, birtakım sıkıntıları da beraberinde getirir; ancak çocuğunuz bunu hissederse, tüm suçu kardeşine atacaktır. Kardeşi, onun gözünde annesine acı çektiren bir varlık olacaktır. Bunu önlemek için çocuğunuzun hamilelik ve doğum sırasındaki sancılı hallerini elinizden gelince görmemesini sağlayın. Onu kucağınıza alamasanız bile oturur pozisyonda kucaklayın, mümkünse doktor kontrollerine götürerek bebeğin büyüme sürecini basitçe anlamlandırmasına yardımcı olun. Doğumdan sonra kardeşi ilk göreceği anda, bebek sizin kucağınızda değil, kendi yatağında olmalıdır. Bebek ile tanışmasını sağladıktan sonra kucağınıza alarak, çocuğunuzun kardeşini sevmesini sağlayabilirsiniz.

    Yeni kardeş, Kardeşe hazırlık,Anne çocuk ilişkisi,Kardeş sevgisi, Aile içi iletişim, Sevgi paylaşımı, Endişe yönetimi
  • Mayıs 08, 2025

    Göz sağlığı, erken yaştan itibaren koruma altına alınması gereken ve düzenli olarak kontrol edilmesi şart olan bir konudur. Yetişkinler, kendi göz problemlerini fark ederek doktora gidebilirler; ancak bebeklerde bu durum daha farklıdır. Dünyaya gözlerini henüz açmış bebeğiniz, görme sorunları varsa dahi bunu ifade edemez. Siz, onunla daha anlamlı bir iletişim kuracağınız günleri iple çekiyorsunuz. Ancak, bazı durumlarda bebeğinizin yeterli şekilde tepki veremediğini gözlemleyebilirsiniz. Böyle durumlarda, bebeklerin görme problemlerini gözlemlemek ilk olarak ebeveynlere düşüyor. Peki bebeklerde görme bozuklukları ve göz sağlığı problemlerini nasıl anlayabilir, nasıl önlem alabilirsiniz? Siz de bebeğinizi iyi gözlemleyin ve kontrollerini aksatmayın, bebeğinizin sağlığı için tedbiri elden bırakmayın.

    Bebeğinizin göz sağlığında bir problem olup olmadığını anlamak için, doğumdan sonraki 1. ayından itibaren mutlaka bir göz doktoruna kontrole gitmelisiniz. Ancak, bebeklerde göz hastalıkları doğumdan itibaren oluşabileceği gibi, sonraki dönemlerde de ortaya çıkabilir. Sonradan ortaya çıkan göz hastalıklarını erken teşhis etmek için de anne babanın, bebeklerini sık sık gözlemlemesi ve kontrol etmesi gerekir. Bebeğinizi öncelikle doğumdan sonra gözlemleyin. Eğer bebeğinizin ışığa bakma konusunda problem yaşadığını düşünüyorsanız, göz bebeklerinin gri veya beyaz bir renk aldığını gözlemliyorsanız ya da bebeğinizin göz kapaklarında sarkmalar fark ediyorsanız kesinlikle göz doktoruna danışmalısınız.

    Yeni doğan dönemimden sonra da, bebeğinizin 6. ayından itibaren gözleminiz altında tutulması gerekir. Özellikle erken doğu. Yaptıysanız, belirtilere karşı dikkatli olmakta fayda var. Bebeğinizin gelişim evrelerini geç izlediğini, sizi tanımakta veya cisimleri algılamakta zorluk çektiğini düşünüyorsanız, yine vakit kaybetmeden doktorunuza danışmalısınız.

    Bebekler, özellikle 1 yaşından sonra daha net görmeye başlar ve gördüklerine daha fazla anlam yükleyebilir. Anne ve babasının yüzü, bu yaştaki bir bebek için artık tanıdık hale gelmiş olmalıdır. Anne ve babanın, diğer insanlardan ayırt edilememesi, bir görme bozukluğuna işaret olabilir. Çocuğunuzda göz tembelliği varsa, 3 yaşına kadar tedavi edilebilme şansı yüksektir. Göz tembelliğinin tedavisi, yaş ilerledikçe zorlaşır. Bu yüzden, erken doktor kontrolü ile belirlenen sorunlar, daha kolay aşılabileceğinden, bebeğinizin düzenli kontrolden geçmesi önemlidir.

    Bebeğinizde miyop, astigmat, hipermetrop gibi sorunlar varsa, doktorunuz gözlük kullanımını önerebilir. Gözlük seçiminde bebeğinizin güvenliği ve rahatlığı önemlidir. Seçtiğiniz gözlük, kolay kırılmayacak bir malzemeden üretilmiş olmalı ve bebeğinizin yüzünü sıkmamalı, burun üzerine tam oturmalıdır.

    bebek, göz sağlığı, görme bozukluğu, göz tembelliği, gözlük kullanımı, göz bebekleri, görme gelişimi, çocuk göz sağlığı
  • Mayıs 08, 2025

    Nesnelere ve olaylara anlam yükleyebildikçe, bebeğinizle kurduğunuz iletişim canlanmaya ve daha da güçlenmeye başlar. Sizin gönderdiğiniz sinyallere verdiği anlamlı tepkiler arttıkça, çok daha sağlam bir bağ kurar ve geçirdiğiniz vakitten gün be gün daha fazla keyif almaya başlarsınız. Bebeğinizle geçirdiğiğniz bu tarifi mümkün olmayan güzellikteki anlara, zaman zaman onun sağlığı hakkında duyduğunuz endişeler gölge düşürebilir. Bebeğinizin, sizin gönderdiğiniz sinyalleri tam olarak algılayamaması, zayıf tepkiler vermesi gibi durumlarda onun duyu organlarını kontrol etmeniz gerektiğini düşünebilirsiniz. İşitme kaybı, yenidoğan bebeklerde doğuştan gelebileceği gibi, sonradan ortaya çıkan etkenlerle de meydana gelebilen bir duyu sorunu. Bebeğinizde işitme sorunu olup olmadığını anlamak için doğduğu zamandan itibaren bazı noktaları gözden geçirmeli ve dikkatli olmalısınız.

    Peki bebeklerde işitme kaybı nasıl anlaşılır? İşitme kaybı riski oluşturabilen durumlar nelerdir?
    İşitme kaybı, anne ve babaların bebeklerini iyi şekilde gözlemlemesi gereken ve erkenden önlem ve tedavi süreçlerine başlanması gereken bir durumdur. İşitme kaybının oluşmasına sebep olabilecek bazı riskli durumlar yaşandığında, bebeğinizde işitme kaybını belirgin bir şekilde gözlemlemeseniz bile, bir doktor kontrolüne gitmekte fayda var. Risk faktörlerini, şu şekilde sıralayabiliriz:

    -Annenin hamilelik sırasında alkollü içecekler ve sigara tüketmesi, birçok konuda olduğu gibi işitme organlarında da tahribata yol açabilir. Eğer hamilelik sırasında bu tip durumlar söz konusu olduysa, bebek risk altındadır.

    -Hamilelik sırasında grip benzeri viral hastalıklar geçirdiyseniz,

    -Ailenizdeki işitme kaybı yaşayanların sorunlarını gözden geçirin. Kalıtsal işitme problemi riskiniz varsa,

    -Yenidoğan bebeğinizde yüz ve kulakların görünümünde bir farklılık olup olmadığını kontrol edin. Yenidoğan bebeğiniz ilk ayını doldurana kadar menenjit, kan değişimi gibi durumlar ile karşı karşıya kaldıysa ve damardan antibiyotik almak zorunda kaldıysa,

    -Bebeğiniz ilk ayını doldurduktan sonra 2 yaşına kadar nörolojik bir sorun yaşadıysa, menenjit geçirdiyse, damardan antibiyotik ilaç kullandıysa, kafa travması yaşadıysa veya kulağına bir darbe aldıysa, uzun süren veya sık tekrarlanan kulak enfeksiyonu geçiriyorsa, sesli uyaranlara geç tepki veriyor veya tepki vermiyorsa,

    -Bebeğiniz 6. aya kadar aniden gelen sesler karşısında herhangi bir korkma, irkilme belirtisi göstermiyorsa, müzikli oyuncaklara ilgisi yetersizse, seslenildiğinde tepkisiz kalıyorsa,

    -6. aydan sonra bebeğiniz konuşma güçlüğü çekiyor, tek kelimelik direktiflerinizi anlamıyor ve komutlarınız karşısnda kayıtsız kalıyorsa, televizyon izlerken gereğinden çok daha fazla yakında oturuyorsa, işitme kaybı riskini gözden geçirmelisiniz. İşitme kaybı yaşayan bir bebekte bu belirtilerin hepsi görülebileceği gibi, sadece bir veya ikisi de görülebilir.

    Eğer bebeğinizin işitme kaybı yaşadığınızı düşünüyorsanız, hemen bir doktora başvurmalısınız. Doktorunuz, bebeğinize işitme testi yaparak ve çeşitli tahliller ile sorunu teşhis edebilir. Erken teşhis edilen işitme kaybının telafi edilmesi, bebeğinizin dil gelişiminde sorun yaşanmaması adına önemlidir. Ayrıca tedavi edilebilen bir rahatsızlığa başından önlem almanız, daha kolay ve hızlı bir tedavi süreci için gereklidir.

    bebek, işitme kaybı, işitme testi, yenidoğan, dil gelişimi, anne-baba gözlemi, hamilelik dönemi, konuşma güçlüğü, işitme sorunu, gelişim takibi
  • Mayıs 08, 2025

    Balık tüketimi bazı ailelerde sıklıkla tercih edilem bir alışkanlık, bazı ailelerde ise gerçekten uğraşılması gereken bir mesele. Baz çocuklar, balık tüketmeyi kesinlikle reddeder ve balığın tadına bir türlü alışamaz. Ancak şu da bir gerçek ki, balığın eşsiz faydaları kesinlikle es geçilecek gibi değil.

    Balık, öncelikle yaygın olarak da bilindiği gibi, beyin gelişimi için bulunmaz bir kaynaktır. Hafızanın güçlenmesi ve zeka gelişimi için de önemli bir rol oynayan balık, omega 3 bakımından da oldukça zengin bir kaynak.

    A, B2, B3, B12, D ve e vitaminlerini yüksek miktarda bulunduran balık, aynı zamanda antioksidan bakımından da çok cömert davranıyor. Sofralarınızda bambaşka bir yere sahip olan balığın, önemli bir protein kaynağı olduğunu da unutmamak gerekiyor.

    Kemik gelişimi ve kemiklerin güçlenmesini destekleyen balık, kaslara da olumlu etki eder. Sinir sistemi gelişimi ve sağlığını da düzenleyen balık, bağışıklık sistemini de güçlendirerek hastalıklara karşı daha dirençli durabilmenizi sağlar.

    Doğal yağlar bakımından zengin olan balık, vücuttaki enzimlerin yağlar aracılığı ile kolay emilebilmesini sağlar. Böylece gıdalar aracılığı ile aldığınız enzimlerden daha iyi bir şekilde faydalanabilirsiniz.

    Yararları saymakla bitmeyecek balığı, farklı tariflerle hazırlayarak çocuklarınıza sevdirebilirsiniz. Bunun için en faydalı balıklardan biri olan somon balığı ile hazırlanan tarifimiz, size yardımcı olabilir.

    Kolay Somon Köftesi Tarifi

    Malzemeler
    1 adet organik soğan

    Yarım kilo somon balığı

    2,5 su bardağı kepekli galeta unu

    2 adet organik yumurta

    4 yemek kaşığı maydanoz

    Tuz ve karabiber

    Sıvı yağ (Organik zeytinyağı kullanabilirsiniz.)

    Hazırlanışı
    Soğanı ince ve küçük küpler halinde doğrayın. Doğradığınız soğanı, önceden ısıttığınız yağda kavurun. Kavrulan soğanını bir kenarda bekleterek soğumasını sağlayın.
    Somon balığını az suda haşlayın ve az pişmiş haldeyken ocaktan alarak süzün.

    Ayrı bir kapta maydanozları ince ince kıyın

    Somon balığını ezebilir veya çok küçük parçalar halinde doğrayabilirsiniz. Dilediğiniz gibi küçülttüğünüz somon balığını, 1,5 su bardağı galeta unu, tuz, karabiber ve maydanoz ile bir araya getirerek iyice karıştırın ve yoğurun.

    Elde ettiğiniz karışımı köfte formunda şekillendirin. Yağı ısıtın.

    Köftelerinizi, kalan 1 bardak galeta ununa batırarak kızartın.

    Bu tarifte dikkat etmeniz gereken, yağı önceden iyice ısıtarak köftelerin hızlı pişmesini sağlamaktır. Dışını unladığınız köfteler, yağın kızgın olmaması durumunda çok yağ çekecektir.

    balık, somon, omega 3, beyin gelişimi, zeka gelişimi, protein kaynağı, doğal yağlar, balık tüketimi, sağlıklı tarif, sağlıklı beslenme
  • Mayıs 08, 2025

    Suyun hayat kaynağı olduğunu, her canlı için hayati değerde olduğunu bilmeyen yoktur. Ve her canlının su ihtiyacı kendine vücuduna göredir.

    Bebeklerin ne zaman su içmeye başlaması konusunda ise herkesin genellikle kendi doğruları vardır. Biz bu yazımızda uzmanların ifadelerinden yola çıkarak ve en doğrusunu aktararak; Bebeğin ne zaman su içmesi gerekir? Emme dönemindeki bebeklere su verilmeli mi? Bebeğin anne sütü alırken suya ihtiyacı var mı? Bebeğe su verirken nelere dikkat edilmesi gerektiğine? Gibi soruların cevaplarını vererek sizleri aydınlatmaya çalışacağız.

    Dedik ya bir canlı için su hayati değerdedir diye, bebeğin de tabii ki suya ihtiyacı vardır. Anne sütü denilen büyülü besin bebeğin su dahil, tüm ihtiyaçlarını ilk 6 ay karşılayacak formüle sahiptir. Ama bu durum anne sütü alan bebekler için geçerlidir. Çeşitli nedenlerle anne sütünü alamayan bebeklerin su ihtiyaçları dışarıdan karşılanmak zorundadır. Çünkü en kaliteli bebek mamaları su içeriğine sahip olsalar da belli oranda bebeğe su takviyesi yapılmalıdır.

    Bebeğiniz anne sütü alıyor ve ilk ayını da doldurdu diyelim. Sizde doktorunuzun önerisiyle ek gıdalara başladınız, işte o zaman bebeğinize su vermeye başlayabilirsiniz.

    Bebeğin anne sütünün dışında aldığı ek gıda miktarı, kıvamı ve katılık oranı arttıkça sıvı ihtiyacı da ona göre artacaktır. En sağlıklı sıvı kaynağı su olduğuna göre bebeğe en temiz, hijyen koşullara sahip ve diğer sağlık koşullarına uygun su vermelisiniz.

    Peki diğer sağlık koşularına sahip su derken neyi kastediyoruz, hemen söyleyelim; İçireceğiniz suyun taşıdığı elektrolit yükü çok önemlidir. Bebeğinize vereceğiniz suyun her koşulda temiz ve mikropsuz olduğundan emin olmalısınız.  Ayrıca düşük mineralli su olmalıdır. (Bebekler için özel hazırlanmış sudan faydalanabilirsiniz) Bebeklerin böbrek fonksiyonları henüz gelişmediğinden düşük sodyumlu su vermek gerekir. Gerek mama hazırlarken gerekse sadece su verirken, kokusu ve tadı nötr olan su vermelisiniz. İlk gelişen duyuların koku ve tat alma olmasından dolayı, içireceğiniz veya kullanacağınız su, mamanın tadında değişikliğe sebep olmamalı ve bebeğinizi sudan uzaklaştırıcı bit tat taşımamalı. Dikkat edilmesi gereken bir diğer konu, bebeğinize vereceğiniz suyun güneş altında beklememiş olmasıdır.

    Sağlıklı nesiller yetiştirmek dileği ile...

    Organickid Ailesi..

    bebek, anne sütü, sıvı ihtiyacı, su içme zamanı, düşük mineralli su, sağlık koşulları, su hijyeni, su kalitesi, bebek bakımı
  • Mayıs 08, 2025

    Bebeğinizin yürüme denemeleri onlar kadar sizin için de heyecan vericidir. Bebeğinize bu süreçte nasıl katkı sağlayabilirsiniz? Bazı önerilerimiz sizinle paylaşmak istedik.

    Ağlaması, gülmesi, emeklemesi ya da ondan beklemediğiniz becerileriyle anne babalarını şaşırtan bebekler doğdukları andan itibaren kazandıkları becerilerle heyecan verirler. Yürüme süreci de bu heyecan verici gelişmelerden biridir. Yürüme döneminde bebeğinizin sizin desteğinize ihtiyacı vardır. Yürümeyi özendirme aşamasında keyif almasını sağlayıp, özgüven duymasını ve adım atmasını sağlamalısınız. 

    Öncelikle yürüme çalışmaları yapacağı alanları güvenli hale getirerek ilk yardımınızı yapmalısınız. Olası kazaların önüne geçeceğiniz güvenlik işinden sonra o yumuk yumuk ayaklarıyla adım atma serüvenine başlatabilirsiniz.

    Her bebek için değişse de genelde emeklemeye 7 -9 aylar arasında başlayan bebeklerden bazıları hiç emeklemeden de sıralayıp, ayakta durmaya ve adım atmaya başlayabilirler. Emekleyen çocuk bir süre sonra aynı yerleri dolaşmaktan sıkılabilir. Evdeki herkesin yürüdüğünü gördüğünde kendisi de yürümek için ayağa kalkmaya çalışacaktır. Tutunarak ayağa kalkma isteği, onun yürüme arzusunda olduğunu gösterir. Önce yakınındaki nesnelere tutunup ayağa kalkmaya çalışır ve ilk adımını atar. Sonrasında ellerini bırakarak ayakta durmaya çalışacaktır. Çocuğunuzu bu dönemde cesaretlendirmek için koltuk veya divan gibi tutunabileceği eşyaların üzerine, sevdiği oyuncak oyuncaklar koyabilirsiniz. Böylece adım atmaya daha istekli olacaktır. Bazen ağlayacaktır, bunu normal olarak kabullenmelisiniz. Onu taklit edin ve dizlerini nasıl büküp oturabileceğini göstererek başarmasına yardımcı olabilirsiniz.

    Bebeğinizin yürümeye başlaması yaşıtlarından erken ya da geç olabilir, telaşlanmayın. Ancak 16 ayı tamamladığında hala yürümüyorsa doktorunuzla bunu paylaşmalısınız. 

    Bebeğiniz yürüme döneminde sendeleyerek ve bacaklarını açarak yürüme provaları yapar. Beceremediğinde düşebilir, ağlamaya başlayabilir. Zaten bu dönmede düşmeyen çocuk yoktur. Düştüğünde panik yapmayın, sarılarak onun güvende olduğunu hissetmesini sağlayın. Böylece yeni denemeleri için güç toplayacaktır. Zayıf ve minyon çocukların daha erken yürüdükleri görülürken, genetik faktörlerin de bunu etkili olduğunu belirtelim. 

    bebek, yürüme, emekleme, cesaretlendirme, tutunarak yürüme, adım atma, yürümeyi teşvik, motor beceriler
  • Mayıs 08, 2025

    Tüm dünyayı etkileyen Covid-19 salgını, büyük küçük demeden herkesi maalesef ki fiziksel ve psikolojik olarak zorlamaktadır. En çok da anne babasını endişeli ve korkulu gören çocukları etkilemektedir. Ev halkını her zamankinden daha endişeli gören çocuklar kendilerini güvende hissetmekte güçlük çekiyorlar. Çocuk gelişimi uzmanları, bu zor dönemin atlatılmasında anne- babaya görevler düştüğünü, çocukların psikolojilerinin desteklenmesinin gerektiğini belirtmekteler. 

    Ebeveynlerin yapması gerekenler:

    İlk olarak kendi davranışlarınızı kontrol altına almalı ve haberler, sosyal medya gibi yayın organlarına çocuğunuzun önünde odaklanmamalısınız. Elbette ki gündemi takip etmelisiniz ama onun önünde kaygı ve panik içeren yorumlar yapmamak için ayrı olduğunuz zamanları tercih etmelisiniz. Aksi takdirde çocuğunuzun ruhsal durumunda derin yaralar açılmasına sebep olabilirsiniz. 

    İçinde bulunduğunuz karantina durumunu çocuğunuza açıklayın:

    Çocuğunuzun yaşını ve gelişimini göz önünde bulundurarak uygun bir dille neden karantinada olduğunuzu açıklamalısınız. Jest ve mimiklerinizle destekleyeceğiniz sakin ve yumuşak bir ses tonuyla, ona güven veren cümleler kurmalısınız. Çocukların müthiş bir gözlemci olduğunu hatırlayarak, konuşmanızı yapın, çünkü sizdeki kaygı ve paniği hemen anlama kapasitesine sahipler. Bu yüzden ne söylediğinizden ziyade nasıl söylediğiniz daha önemlidir. 

    Konuşmaya başlarken önce onu dinlemeye çalışın. Bu durumdan duyduğu kaygıyı ve yanlış bildiklerini öğrenerek konuşmanıza yön verin. Yanlışlarını düzelterek yapacağınız konuşmalar onun güven duygusunu perçinleyecektir.

    Çocuğunuz okul öncesi yaşta ise onunla net ifadelerle konuşun. Ona bu virüsün bizim öksürmemize ve hapşırmamıza neden olan çok küçük mikroplar olduğunu açıklayın. Ancak evde kalarak bu mikroplardan korunacağınızı ve bunun için evden dışarı çıkmadığınızı, ancak bazı insanların hastalanabileceğini anlatarak, oluşan ya da oluşabilecek kaygısını azaltabilirsiniz. Korunma yollarından bahsederek sık sık ellerinizi yıkamanız gerektiğini, hijyen kurallarına uyulmasının önemini ve bu yüzden diğer insanlarla temastan kaçınılması gerektiğini anlayabileceği şekilde anlatın. Eğer çocuğunuz sosyal medya kullanabiliyor ya da televizyondan haberleri izleme fırsatı bulabiliyorsa duyduğu her şeye inanmaması gerektiğini, bu süreçte bilgi kirliliği olabileceği, bunun için de öğrenmek istediği, aklına takılan şeyleri size sorması gerektiğini açıklayın. 

    ebeveynler, endişe, çocuk gelişimi, elleri yıkamak, bilgi kirliliği, anne-baba görevleri, Covid-19
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı