ORGANICKID BLOG

  • Haziran 11, 2025

    Neredeyse tüm çocukların belli bir dönemde gösterdiği inatçı davranışlarla nasıl başa çıkacağınızı bilmiyorsanız bu yazıyı okumalısınız.

    Çocuğunuz söylediğiniz herşeye “hayır” diyorsa endişelenmeyin, bunu yaşayan milyonlarca anneden birisiniz. Her gelişim döneminde görülebilen inatçı davranışlar, çocuğun birey olduğunu fark etmeye başladığı anda başlar ve bağımsızlığını ortaya koymaya başlar. Hatta bazen kimlik arayışı dönemi olan ergenlik döneminde daha ileri boyutlara gidebilir.

    Çocuklar özellikle 2-4 yaş arasında kendisini, birey olduğunu anlamaya başladığı için bu dönemlerde bilinçli olarak “hayır” demeye başlayacaktır. Birkaç yıl öncesinde tüm ihtiyaçları için anne babaya muhtaç durumda olan bu küçük varlığın nasıl olur da kendi kararlarını verebildiğini, kendisine “hayır” diyebildiğini kabul etmek zor olabilir. Ancak çocuk bu yaşlardan itibaren kendi seçimlerini yapma eğilimi gösterdiği için aslında O’nu yetenekli olarak değerlendirmelisiniz.

    Bazen neyi isteyip istemediğine tam olarak karar veremediğini, keyfi olarak da “hayır” dediğini görebilirsiniz. Bu durumlarda anne baba ile çocuk arasında yaşanan iç çatışmalara dikkat etmelisiniz. Genelde “ben” odaklı düşünmesinin, dünyanın kendi etrafında dönmesini istemesinin sonuçları olarak ortaya çıkan bu egoist davranışlar, küçük kurallarla zaman içinde kaybolabilmektedir.

    Her çocukta yaşanabilen, küçük yaşlarda başlayan bu durumun, ebeveynler ile çocuk arasındaki iletişimsizlikten kaynaklandığını kabullenmeli ve kısır döngüye dönüşmeden çözmelisiniz.

    Peki, ne yapmalı?

    Çocuklar sizin ne kadar tutarlı olduğunuzu test etmeye bayılır, bu yüzden sınırlarınızı belli etmeli ve sınırlarınız konusunda istikrarlı olmalısınız.

    Eğer evde herhangi bir konu için bir kural konulacak ise bunu birlikte düşünmeniz, kendisinin de birey olarak algılandığını ve fikirlerinin ebeveynlerce değerli bulunduğunu hissettirecektir.

    Kurallar kendisi için olduğu kadar sizin için de geçerli olmalıdır. Bunu görmek, karakterinde yumuşamayı sağlayacaktır.

    Bir konuda çocuğunuza “hayır” diyorsanız nedenini açıklamalı ve mümkünse alternatif bir şey sunmalısınız. Önemsendiğini hissetmesi, sebepli sebepsiz “hayır” çıkışlarını azaltacak ve zamanla tamamen ortadan kaldıracak kadar etkili bir histir.

    En önemlisi de “ben sana öyle yap demedim”, “benim dediğim gibi yapacaksın” gibi cümlelerden ya da aile sohbetlerinizde “benim çocuğum benim sözümü dinler” gibi cümlelerden uzak durmalısınız. Özgüveni kırılmayacak şekilde kurallar koymalısınız, herhangi bir şey yapacağı zaman nedeni bildiği kurallar çerçevesinde hareket etmesini sağlamak en kesin çözümdür.

    inatçı davranışlar, çocuklarda inat, hayır deme davranışı, ebeveyn-çocuk iletişimi, çocuk terbiyesi, aile içi iletişim, Çocuk psikolojisi
  • Mayıs 30, 2025

    Tüm bebekler annelerine bağlıdır, kokusuna, varlığına, sesine her şeyden çok ihtiyaç duyarlar. Bazı bebekler ise özellikle 1 yaşını doldurduktan sonra annelerine olan bağlılıklarını kontrol edemeyebilirler. Anne tuvalete ya da duş almaya gittiğinde kapının önünde ağlama krizlerine varan boyutlara dahi gelebilir. Uyuyor dahi olsa, büyükannesine bırakıp markete gitmek istediğinizde çocuğunuz hissetmiş gibi kalkıp ağlama seanslarına başlayabilir.

    Peki, bu durum normal midir, bu durumu aşmak için ne yapmak gerekir?

    En baskın olarak 2. yaştan itibaren görülen bu anneden ayrılma korkusunu normal görmek ve sağlıklı gelişimin bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. Ancak bu bakış açısı, konunun ciddi olmadığını göstermez. Bu konuyu aşmak için çocuğun endişelerini anlamaya çalışmak ve doğru adımları atmak önemlidir.

    Çocuğunuz sizden ayrılma korkusu yaşıyorsa nasıl davranmalısınız?

    Aslında daha ilk baştan itibaren çocuğunuzu ayrılma konusuna alıştırmalısınız. Her an yanında olamayacağınızı, O’nu çok sevdiğinizi, işiniz biter bitmez kendisi ile vakit geçirmek istediğinizi açıklamalısınız. Örneğin; “ben şu işlerimi halledip döneceğim. Bir aksilik olmaz ise şu saate kadar döneceğim. Bu süre içinde anneanneni (ya da kiminle bırakıyorsanız) üzme, olur mu? Döndüğümde sana neler aldığımı göstereceğim” gibi açıklamalar yapmalısınız. Bu açıklamalar başlarda çok etkili olmayacaktır ve çocuk ayrılık zamanı şiddetli ağlama krizleri geçirebilir.

    Fakat ebeveyn döneceği hakkında söz vermeli ve evden çıkış seremonisini uzatmadan ayrılmalıdır. Döndüğünüzde ise, çıkmadan önce yaptığınız konuşmayı hatırlatarak sözünüzde durduğunuzu hatırlatmanız sonraki süreçlerde size güvenmesini sağlayacaktır. İlave olarak, evden çıktığınızda çocuğunuzla birlikte bıraktığınız kişinin çocuğunuza tutumu da sizi destekler nitelikte olmalıdır. Sizin işinizin olduğunu, halleder halletmez geri döneceğini ve bu süreyi zarfında örneğin uyuyarak ya da sevdiği bir çizgi filmi izleyerek veya oyun oynayarak daha çabuk geçirebileceği sevecek bir dille anlatmalı ve sevgi dolu bir şekilde çocuğu kucaklamalıdır.

    Nasıl tedavi edilebilir?

    Tedavinin ilk adımı, çocuğunuz fark etmeden çıkmaya çalışmaktan vazgeçmektir. Böyle durumlarda, çocuk anneye olan güvenini kaybetmektedir. Annenin ne zaman geleceğini bilmediği için evin içindeki ufak ayrılıklarda bile (banyo, wc) ciddi tepkiler koymaya başlayacaktır. Çocuğunuzun terkedilme korkusunu tetikleyen bu davranışınızın yerine çıkacağınızı O’ nunla paylaşıp anlayış göstermesini istemelisiniz. Mümkünse başlangıç ayrılıklarının süresini zamanla artırmalısınız. Dönüşünüzde O’nunla daha fazla vakit geçirerek, sevdiği oyunlar oynayarak kısacası keyifli vakit geçirerek bilinç altında gidişinizin dönüşünde O’nun için keyifli anlar yattığını özümsetebilirsiniz.

    Anne bağlılığı, Ayrılma kaygısı, Sağlıklı bağlanma, Çocuk gelişimi, Ebeveyn-çocuk ilişkisi, Çocuğa açıklama yapmak, Duygusal gelişim, Kaygıyı azaltmak
  • Mayıs 30, 2025

    Çalışan anneler için, bebeğinin doğru ellere emanet edilmesi, çalışma hayatının sürdürülebilmesi ve aile hayatı için önemli bir yere sahiptir. Bebeğinize, sizin kadar iyi bakabilecek, yemek yemediği zaman üzülecek, uyku düzeninin oluşturulması için çabalayacak, tehlikelerden esirgeyecek bir bakıcı bulmak, günümüzün en büyük problemlerinden biridir, her iki ebeveynin de çalıştığı aileler için.

    Peki, 9 ay büyük zorluklarla karnınızda taşıdığınız ve doğduğu andan itibaren yanınızdan ayırmak istemediğiniz minik meleğinizi bakıcıya nasıl teslim edeceksiniz?

    Çalışan annelerin en büyük endişelerinden biri de çocuğunu bir başkasına teslim etmektir. Çalıştığı süre zarfında bebeğinize bakacak olan kişide hangi özellikler olmalı, bu özellikler çocuğunuzu nasıl etkileyecek gibi soruların yanıtlarını vermeye çalıştığımız yazımızda annelerimizin endişelerini bir nebze de olsa dindirmeye çalışacağız.

    Bebeğin özellikle ilk yılında annenin yanında olması, beslenme, temizlik, sevgi ve ilgi gibi temel ihtiyaçlarının direk anne tarafından karşılanması gerekse de çalışan anneler için bu durum mümkün olmuyor. Böyle bir durumda, bebeğin kendisiyle düzenli ilgilenebilecek ve ilişki kurabilecek bir kişiye bırakılması gerekiyor. Çünkü bu erken dönemlerde bebekler, kendisini ve dış dünyayı algılayabilmesini bu ilişki üzerinden gerçekleştiriyor.

    Bebek bakıcısının sakin, huzurlu, sabırlı, sevecen, hayat dolu, çocukları seven, dürüst ve kalıcı olması çok önemlidir. Bakıcının eğitim durumu bu özelliklerden sonra gelmektedir. Bebeklik döneminde sevecen ve sıcak bir ilişkinin kurulması, bebeğinizin ihtiyacı olan en temel ihtiyacıdır. Bu özelliklere sahip olan bir bakıcı zaten çocuğunuzun öğrenme koşullarını doğru yönlendirecektir.

    Bazen daha eğitimli bakıcılar tercih edilse de çocukların ilk 3 yılda doğal öğrenme ortamının yaratılması daha doğrudur. Çocuk zaten bu süre içerisinde çevre koşulları uygun olduğunda, yeterli zihinsel beceri gelişimi ve oyun malzemeleri sunulduğunda çevreyi keşfedecek ve gelişim basamaklarını rahatça ilerleyecektir.

    Bebek bakıcısının acil durumlarda ya da stresli bir durum karşısında nasıl tepki verdiğini, olumsuz bir durum karşısında kızdığında ne yaptığını, neden bebek bakıcısı olmak istediğini, bu işi ne kadar süreyle yapmak istediğini, tahammülünün sınırlarını, kendi aile yapısını, varsa çocukları ve eşi ile olan iletişiminin nasıl olduğunu öğrenmeniz çok önemli.

    Bu sorulara yanıt verirken sizinle iletişim kurma yöntemine, beden diline, bebeğinizle olan ilk temasına dikkat etmelisiniz.

    Mutlu yarınlara!

    Çalışan anne, Bakıcı seçimi, Bakıcı özellikleri, Anne endişesi, Bebek–bakıcı ilişkisi, Eğitimli bakıcı, Aile yapısı, Sorumluluk bilinci, Çocuk sevgisi
  • Mayıs 30, 2025

    Her canlı doğduğunda korku nedir bilmez!

    Korku, doğduğumuz ailede öğrenilir, ailenin geleneklerine, hayata bakışına, vizyonuna ve daha birçok değişkene bağlı olarak çocuklara aktarılır. Çoğu aile, çocuklarını terbiye etmek, uslu durmasını sağlamak gibi nedenler için çeşitli şeylerle korkutur, bazen bir masalla, bazen sevmediği şeylerin başına geleceğini söyleyerek, bazen aç ya da yalnız kalacağını hatırlatarak. Çoğu zaman bilinçsizce kullanılan korku unsuru, çocuklarımızda kişilik bozukluklarına, özgüven kaybına, yetersizlik hissine sebep olur.

    Aslında korku temelde 2 amaca hizmet eder, biri konsantrasyon diğeri ise harekete geçirme özelliğidir. Bu iki unsur, çocuğun yetişkin olduğunda da ihtiyacı olan konulardır. Çocuk ani bir durum oluştuğunda örneğin şimşek çaktığında ya da yüksek sesli bir durum oluştuğunda çevresine dikkat kesilir ve konsantrasyonunu sağlamış olur.  Ya da değerlendirmesi sonrasında o ortamdan kaçmasına yani harekete geçmesine neden olabilir.

    Ancak, çocuklarımıza kontrolümüz dışında aşılanan ve kişiliği için tehlike oluşturabilecek korkuları kontrol altına almayı ve bunu nasıl yapacağını O’na da öğretmeliyiz.

    Çocuklarımıza korkuyu kontrol altına almaları konusunda nasıl eğitebiliriz?

    1-Bir konunun üzerine gitmesini ya da o şeyden vazgeçmesini istediğinizde yapacağınız açıklamalar gerçeğe dayanmalı; sırf onları vazgeçirmek için ya da yüreklendirmek için mesnetsiz sebepler sunmak yerine o şeyin neden olmaması gerektiğini, neden yapmaması gerektiğini açıklamaya çalışın. Neden korktuğunu anlatmasına izin verin, önsezilerini küçümsemeyin. Sabırla dinleyin ve konunun üzerinde durun.

    2-Herhangi bir korkusunu fark ettiğinizde neden kendini güvende hissetmediğini, korkusunu yenebilmek için nasıl bir ortama ihtiyaç duyduğunu birlikte düşünün.

    3-Eğer korktuğu şey bir hayal ürünü ise bunu ona incitmeden anlatmalısınız. Kendinizden ve kendi küçüklüğünüzden vereceğiniz örneklerle korkusunu kontrol altına alabileceğini anlatın.

    4-Siz yanınızda olmadığınız zamanlarda edinebileceği farklı korkular için hayal dünyasında çözüm üretmesine yardımcı olun. Örneğin; gece rüyasında korkup size seslendiğinde ve sesini duyuramadığında çocuğunuz bu korkusuyla nasıl baş edeceğini biliyor mu? Örnekleme yapmalısınız, örneğin “eğer …….. olsaydı ne yapardın?” gibi sorularla o an geldiğinde ne yapabileceğini, bu durumla nasıl baş edeceğini düşünmesini sağlayın.

    Çocuklarımızın kendilerini koruyabilmeleri için korkuya gereksinimleri elzemdir ve çocuklarımız için korkusuz bir dünya yaratmamız mümkün değildir ancak önemli olan korku ile nasıl başa çıkabileceklerini öğretmektir.

    Mutlu yarınlara!

    Korku, Çocuk eğitimi, Özgüven kaybı, Kişilik gelişimi, Harekete geçme, Pedagojik yaklaşım, Gerçek temelli açıklama, Hayal ürünü korkular
  • Mayıs 30, 2025

    Bebek arabası, bebek beşiği, ana kucağı, oto koltuğu gibi ürünleri almak ciddi bir araştırma gerektirir. Çok fazla seçenek arasından bebeğinize göre olanı bulmak, rahat edebileceği, aynı zamanda ekonomik olan ürünü bulmak uzun süren bir araştırma gerektirebilir. Özellikle de bu ve benzeri ürünlerin birkaç nesil büyütmesi istendiğinden kalitenin ön planda tutulması, uzun vadeli ekonomi için elzemdir.

    Bu yazımızda bebek arabası alırken en çok hangi konuları göz önünde bulundurmanız konusunda birkaç öneri sunmak istedik;

    1-Tasarımı, rengi hatta markası bile güvenlik özellikleri kadar önemli değildir. Minik yavrunuzu taşıyacak olan bu önemli aracın her şeyden önce güvenlikli olması gerekir.

    2-Bebeğinizi arabaya koyduğunuzda emniyet kemerini rahatça bağlayabilmelisiniz ve emniyet kemeri beş noktadan bağlanabilmelidir.

    3-Tekerleklerin boyutu çok önemlidir. Çapının büyük ve içinin hava dolu olmasına bilhassa özen göstermelisiniz.

    4-Her zaman iki elinizle kuramayabilirsiniz, yani kucağınızda bebeğiniz varken bile tek elle açılıp kapanabilmelidir.

    5-Yolda ne ile karşılaşacağınız belli olmaz, en çok eğimli yerlerde işinize yarayacak bir konu olan arka tekerlekte fren sisteminin olmasına dikkat etmelisiniz.

    6-Arabanın kumaş kısmının bebeğinizin cildine zarar vermeyecek bir kumaş olmasına dikkat etmelisiniz, yaz sıcağında terletmemeli, kış soğuğunda üşütmemelidir. Eğer arabanın güneşlik kısmı var ise bu kısımda bebeğinizin direk olarak Güneş ışığından etkilenmemesi için UV filtreli olmasına özen göstermelisiniz.

    7-Uzun gezilerde dahi sizi yormayacak bir kolaylıkta sürüş keyfi yaşatmalıdır.

    8-Bebeğinizin engebeli yollarda sarsılmasını engelleyecek yaylanma ya da süspansiyon sisteminin olması gerekir.

    9-Annelerin bebekleriyle birlikte çıkacağı alışverişlerde en çok kullandığı alt sepet kısmının mümkün olduğunda geniş olmasına dikkat etmelisiniz.

    10-Katlandığında arabanın bagajına sığabilecek bir büyüklükte olmalıdır.

    11-Bebeğiniz gezintiniz sırasında etrafı izlemek istediğinde, sırt kısmının rahatça kalkabilmesi ve bu alanın bebeğinizin omurga yapısına uygun olması çok önemlidir.

    Bu özellikler çerçevesinde kaliteden ödün vermeden bütçenize uygun bir bebek arabasını bebeklikten itibaren 3-4 yaşına kadar rahatlıkla kullanabilir ve birkaç nesil daha büyütebilirsiniz.

    Mutlu yarınlara!

    Bebek arabası, Bebek beşiği, Cilt dostu kumaş, Terletmeyen kumaş, Bagaja sığma, Dayanıklılık, Uzun ömürlü kullanım
  • Mayıs 30, 2025

    Anne olmak, çocuğu için sürekli hayal kurmaktır aslında. Her şeyin en güzelini o yapsın, her şeyi o başarsın isteriz. Sınıfının en başarılı çocuğu olsun, arkadaşları arasında en çok sevilen O olsun, en güzel okullara gidip en güzel hayatı yaşasın… Her şeyin “en” i O’ nun olsun isteriz. Hele ki bir de çocuğumuz sporla ilgileniyorsa bu dayanılmaz güzel bir histir. O’ nu bedenine saygı gösterirken, sağlıklı yaşamaya gayret ederken görmek inanılmaz güzel ve gurur duyulacak bir konudur.

    Bunun bir üst noktası ise sizin de O’ nunla birlikte spor yapmanız, tuttuğu takımın oyuncularını biliyor olmanız ve hatta maçları hakkında kritik yapmanız, sizin olduğu kadar çocuğunuz için de inanılmaz bir mutluluktur.

    Çocuğunu kendi hayatı akışında yalnız bırakmaktan ziyade, sahip olduğu bu sağlıklı hobisi hakkında O’nunla sohbet etmek, sohbet ederken yalnızca O’nu dinlemekten ziyade konu hakkında bilgi sahibi olarak konuşmak hayal bile edemeyeceğiniz bir mutluluktur, O’nun için. O takımını tuttuğu futbol takımının son maçını izlerken, yanında huzursuz bir şekilde oturup “bir an önce bitsin de başka kanala geçeyim” hissini vermekten ziyade, birlikte eğlendiği, izlediği şey hakkında tartışıp fikir alışverişi yaptığı bir anneye sahip olmak, sizi çocuğunuzun gözünde “cool anne” yapar.

    Spordan hoşlanmayan bir çocuğunuz var ise önce onları alıştırmalısınız. Spor yapan bir oyuncak bebek ya da mekik çeken göbüşlü bir ayıcık belki de ip atlayan bir tavşan işinizi çözebilir. Bu oyuncaklarla oynarken sizi de günün belli bir saatinde spor yaparken gören bir çocuk mutlaka zaman içinde sizin gibi spora yönelecektir. Aranızda ufak yarışlar düzenleyerek spora alışmasını, sporu bir yaşam biçimi olarak benimsemesini sağlayabilirsiniz.

    Anneler olarak, küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza kazandırmak istediğimiz alışkanlıkları dikkatlice seçmeli ve O’nlar için sağlıklı olacağını düşündüğümüz alışkanlıkları baskıcı bir şekilde değil “sürece dahil olarak” kazandırmalıyız.

    Mutlu yarınlara!

    Anne olmak, Hayal kurmak, Sağlıklı yaşam, Spor yapan çocuk, Ebeveyn katılımı, Spor alışkanlığı, Çocukla spor yapmak, Yaşam biçimi olarak spor
  • Mayıs 30, 2025

    Anne baba olmak defalarca düşünülmesi gereken ve pek çok açıdan ciddi sonuçlar doğurabilecek bir konu. Her şeyden önce ruhsal ve maddi açıdan iyi kurgulanması ve analiz edilmesi gerektiğine inandığımız bir konu.

    Doğurmakla bitmeyen, aksine nefes almaya başladığı anda her geçen gün sorumluluklarınızın artacağı bir hayat anlamına gelen “anne baba olma kararı” hem sizin hem de çocuğunuzun hayatı için ciddi bir karardır. Neden anne baba olmak istediğinizle başlayarak plan yapabilirsiniz. Bazı durumlarda evliliği kurtaracağı düşünülen çocuk kararı, çoğunlukla ebeveynlerden yalnızca biriyle büyüyen ve ayrılmış çiftlerin arasında mekik dokuyan bir çocuk demek olabiliyor. Bazen ise evliliğin “aile” olabilmesi için olmazsa olmaz bir koşulu olarak görülüyor ve çevre dayatması ile anne baba olmanız gerektiği ifade ediliyor..

    Ancak anne baba olmak bunların hiçbiri ile alınabilecek bir karar değildir! Anne baba olmak için sebeplerinizi iyi belirlemeli ve bu sebeplerin geri kalan hayatınızda yaşayacağınız değişiklikler için “gerçek nedenler” olup olmadığı iyi analiz etmelisiniz.

    Anne baba olmaya gerçekten hazır olup olmadığınızı, bir heves olup olmadığı anlamak için birkaç soru hazırladık;

    Kendinizden başka bir canlıya “o kendisini idame ettirmeyi başarana kadar” bakabileceğinizi, bu sorumluluğu her koşulda alabileceğinizi düşünüyor musunuz?

    Eşinizin sizinle aynı şeyi aynı oranda istediğinden emin misiniz? İlişkinize ve ya çocuk isteğine en ufak bir şüphe olmadan inanıyor musunuz?

    Var olan bütün kötü alışkanlıklarınızı bırakmaya, bebeğiniz rahminize düştüğü andan itibaren kendinize eskisinden çok daha iyi bakmaya, sürekli okuyup öğrenmeye açık olmaya, vücudunuzun şeklinin bozulabileceğine hazır mısınız?

    Bebeğiniz dünyaya geldiği andan itibaren siz mutsuz olsanız dahi onun için mutlu ve güçlü olmak zorunda olduğunuza hazır mısınız?

    Kariyeriniz, gelecek planlarınız için bebeğinizin olması sizi nasıl etkileyecek? Onu siz mi büyüteceksiniz, bir başkası mı?

    Kendinizi ve eşinizi bir canlının sorumluluğunu alabilecek olgunlukta görüyor musunuz?

    Çocuktan neler beklediğiniz, “anne baba olmak” kavramına nasıl bir anlam yüklediğiniz ya da nasıl bir çocuk yetiştireceğiniz konusunda eşinizle aynı bakış açısına sahip misiniz?

    Bu sorular üzerinde fazlaca düşünülmesi, ileride yaşayabileceğiniz sorunlar için can kurtaran özelliğindedir. Eğer bu sorulardan 1 tanesine bile olumsuz cevap veriyorsanız tekrar tekrar düşünmelisiniz. Aksi takdirde hem kendiniz çocuğunuz için mutsuz bir hayat hazırlamış olursunuz.

    Anne baba olmak, Sorumluluk, Ebeveynlik, Çocukla evlilik kurtarma, Bilinçli ebeveynlik, Çocuk yetiştirme, Duygusal dayanıklılık
  • Mayıs 30, 2025

    Ekim ayında doğan bebekler çok özeldir. Neden mi?

    Mesela onları ayırt etmek çok kolaydır, bir doktora gittiğinizde ilgiyi en çok üzerinde toplayan bebeği bulduğunuzda Terazi bebeğini buldunuz demektir! Etrafa yaydığı sıcacık enerji ve dayanılmaz gülümselemelerin cazibesine kendinizi kaptırmanız kaçınılmazdır. Gördüğünüz ilk andan itibaren Terazi bebekleri sizi etkilemeyi başarır, en katı kalbi bile etkileyen, çocuklara arası iyi olmayanları bile başta göz ucuyla çeken sonra usul usul yanına çeken bu minik kurabiyeler, saf sevginin timsalidir. Etrafı kalabalık bir bebek gördüğünüzde bilin ki bir Terazi bebeğine yaklaşıyorsunuz :)

    Prensesiniz büyüdükçe sosyal bir çevre konusundaki becerisini ortaya koyacak ve arkadaşları ile uyum içinde davranacaktır. Arkadaş grubu içinde anlaşmazlıkları çözme konusunda doğuştan bir yeteneği olduğunu fark edeceksiniz. Bu yüzden ileriki yaşlarında seçeceği meslekler arasında avukat, hakim, arabulucu gibi işler yer alabilir.

    İlerleyen yıllarında kendilerine çok değer verdiklerini göreceksiniz, iyi hissetmeyi severler, rahatına ve giysilerine düşkündür. Şık bir odada temiz ve yüksek standartlarda yaşamayı sever. İlginç olan, bulunduğu ortamı manipüle etmeyi ve bunu hiç fark ettirmeden yapmayı çok iyi başarır. İşin zor olan kısmı ise gülümseme ile elde ettiği şeyleri fark edince bunu size karşı kullanacak olmasıdır.

    Terazi burcundaki kız bebekler, oyuncak seçimlerinde, yemek tercihlerinde ve hatta giysilerinde bile kendi seçimlerini yapmayı severler. Bu kararlılıklarına rağmen ileriki yıllarında bazen hangi çorabı giyeceklerine bile karar veremeyebilirler, bu ilginize ihtiyaç duymalarından kaynaklanır. Genel olarak, herhangi bir karar vermeden önce her şeyi en ince ayrıntısına kadar ölçüp biçmek konusunda saplantılıdırlar.

    Bunun yanı sıra, Terazi burcundaki kız bebekler en çabuk konuşmayı başaran bebeklerdir. Konuşmayı ve sosyalleşmeyi çok severler. Bu yüzden, zaman ilerledikçe oyuna çağıran arkadaşlarının sayısı gittikçe artacaktır, kendinizi hazırlamanızı öneririz J

    Küçük yaşlarına rağmen renkli giysileri tercih edeceklerdir, ona sık sık yeni kıyafetler alırken kendinizi bulursanız şaşırmayın! Birlikte yaşamaktan çok keyif alacağınız, hayatınıza renk katacak olan bu minik nefes sizi çok eğlendirecek!

    Mutlu yarınlara!

    Ekim bebekleri, Kız bebek, Sosyal beceriler, Kendine değer verme, Renkli giysiler, Hayata renk katmak
  • Mayıs 30, 2025

    Günümüz koşturmalarında aile bireyleri arasındaki iletişimde ciddi bir eksilme söz konusu. Çoğu zaman işten arta kalan zamanlarda anne baba olarak zaman ayırmamız gereken çokça konu olduğundan çocuklarımızı listenin sonlarına ötelemek zorunda kalıyoruz. Geçmişe oranla hızla artan iletişim kanalları da çocuklarımıza ayırmamız gereken zamandan çalmakta.

    İşin başarılması ve kabul edilmesi zor olan noktası ise, çocuklarımızın arkadaştan önce anne babaya ihtiyaç duymasıdır. Aileden öğrendiği doğruyu seçme, yanlışı ayırt etme bilinci ile arkadaş seçmesi gerekirken kısıtlı zamanı efektif kullanmak isteyen anne babalar bu dilimleri arkadaşları ile geçirmelerine yönlendirmektedir.

    Daha da ötesi, günlük işlerimizi kolaylaştıran, zaman kazandıran teknolojik gelişmelerin aile hayatından da önce bireysel olarak da bazı iletişim hastalıklarına sebebiyet vermektedir. Özellikle teknoloji kökenli iletişim sorunları nedeniyle bireyler mutsuz, yıpranmış ve yıpratan bir kişiliğe sahip oluyor. Bu ruh haline sahip olan anne babalar ise çocuklarına karşı toleransı düşük, algısı kapalı, anlayışsız bireyler haline dönüşüyor.

    İletişimin ailede başladığı göz önünde bulundurulursa böylesi bir ortamda yetişen çocuklar arkadaş edinmesinden okuldaki başarısına kadar birçok konuda ciddi sorunlar yaşıyor. Aile içindeki iletişim ne kadar kopuksa çocuk kendini o kadar dışlanmış ve yalnız hissediyor ve kendi yaş grubundaki çocuklarla kuracağı iletişimde zorluklar yaşıyor.

    Bu tür sorunları yaşamamak için ebeveynler öncelikli olarak aile içi iletişimin geliştirilmesi için çaba sarf etmesi gerekir. Bu tür çalışmalar ilave yük olarak görülmemeli, hayatın normal akışı içinde değerlendirilmelidir. Kişisel gelişim için ailede öz saygı, kendine güven, kendini ifade edebilme yeteneği gibi bireysel önemi çok büyük olan noktaları gözlemleyerek öğrenmelidir.

    Peki, bunun için en temel neler yapılabilir?

    • Çocuğunuza zaman ayırın, bu kendisini değerli hissetmesini sağlayacaktır. Belirli bir aktiviteyi rutine dönüştürmek çok daha iyidir.
    • Çocuğunuzu sevmek her istediğini almak demek değildir. “Hayır” demeyi öğrenmelisiniz, eğer iyiliğine olmayan bir şey istiyorsa konuyu kendisine açıklamalı ve neden hayır dediğinizi anlatmalısınız.
    • Çocukla aynı ortamda olmanız onunla ilgilendiğinizi göstermez. Onunla konuşurken yüzüne bakmalı, elinizde ne iş var ise bırakmalısınız.

    Mutlu yarınlara!

    Aile içi iletişim, Anne – baba, İletişim sorunları, Arkadaş ilişkileri, Yüz yüze iletişim, Çocuğun değeri, Ebeveyn sorumluluğu
  • Mayıs 30, 2025

    -Boşanma sonrası çocuktan ayrı olarak yaşayacak olan eşin, evden kademeli olarak ayrılması en sağlıklı olandır. 1-2 günle başlayıp yavaş yavaş artırılmalıdır, böylelikle çocuk ayrılığa daha kolay adapte olacaktır.

    -Boşanma sonrasında anne ve baba ile düzenli olarak görüşmelidir çocuk, sonuç olarak siz karı – koca olmayabilirsiniz ama halen onun anne ve babasısınız ve çocuğunuz sizi birlikte görmek istiyor, bunu anlayışla karşılamalısınız. Sık sık anne baba ve çocuk olarak bir araya gelin, bunu çocuğunuzun sağlığı için yaptığınızı bilerek adım atın. Kimseye neden bir araya geldiğinizi açıklamak zorunda hissetmemeniz çok önemli, o sizin çocuğunuz ve onun için en doğru olanı siz bilirsiniz, başkası değil!

    -Boşanma zor bir durumdur, boşanma öncesi yaşanılan şeylerin yokluğuna düzenin kayboluşuna alışmak zordur, öfke, depresyon, kaygı, yalnızlık duygusu gibi pek çok psikolojik karmaşayı beraberinde getirebilir. Ama unutmayın ki, çocuğunuz yeni karşılaştığı bir duruma nasıl tepki vereceğine sizin davranışlarınıza göre karar verir. Eğer sürekli demoralize bir halde, yaşlı gözlerle “her şeyin yolunda olduğunu” söylersiniz çocuğunuzun buna inanmasını bekleyemezsiniz.

    -Çocuğunuzu eşinize karşı “asla ama asla” doldurmamalısınız. Eşinizle siz sorun yaşadınız, çocuğunuz değil! Bu ayrımı iyice özümsemeli ve ona göre davranmalısınız.

    -Çocuğunuzu eşinize karşı bir silah olarak kullanmamalısınız. Bu sadece çocuğunuzun aranızda yıpranmasına sebep olacaktır.

    -Boşanmanın etkilerini çocuğunuzdan silmek ya da yara almamasını sağlamak için istediği her şeyi yerine getirmek kesinlikle çok yanlıştır. Bu davranışınızın aksine çocuğunuzun kişiliğini olumsuz etkileyerek sizi isteklerini yerine getirmek için kullanmasına ve her istediğini alabildiği için savaşacak bir şeyi kalmayarak mutsuz olmasına neden olacaktır. Bununla birlikte babanın evinde izin verilen bir konuya annenin evinde yasak konulmamalıdır. Eşler hangi konularda çocuğa taviz verileceği konusunda anlaşarak ortak bir yol izlemelidir.

    -Boşanma sonrası, yaşanılan travmatik durumları gözlemleyerek bu duruma kendilerinin sebep olduğunu düşünen çocuklar olabilir. Bu durumlarda, boşanmanın çocuğun yüzünden gerçekleşmediğini, anne babanın arasındaki “çocuktan kaynaklanmayan” sorunların çözülemediği için ayrılmanın gerçekleştiğini net bir şekilde anlatmalısınız.

    -Boşanma sonrasında eşlerden bir yeni bir ilişkiye başlıyorsa bir müddet bunu çocuğun bilmemesi en sağlıklı olandır. Çünkü çocuk "“anne babasının yerine kimseyi koymak istemez” ve buna saygı duymak gerekir.

    -Boşanmadan sonra eşler arasında gerçekleşecek eşya dağılımı, nafaka ve benzeri mahkeme kararlarından haberdar edilmemeli ve yanında bu tür konulardan konuşulmamalıdır.

    Çok zor bir konu olsa da yaşanan bu durumdan en az zararla çıkmak yine anne babaya düşüyor. Aile kurarken dikkatli düşünülmeli ve mutluluk hedeflenmelidir.

    Mutlu yarınlara!

    Anne – baba ilişkisi, Kademeli ayrılma, Psikolojik etkiler, Suçluluk duygusu, Çocuğun ruh sağlığı, Mutluluk hedefi
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı