ORGANICKID BLOG

  • Haziran 13, 2025

    Ahlak Nedir:

    Ahlak, kişinin toplumun değer yargılarını önemseyip, kendi değer yargılarını bu çerçevede oluşturarak buna uygun bir yaşam sürdürme sürecidir. Ahlaki gelişim ise topluma karşı sorumlulukların  yerine getirilmesi ve nasıl davranılmasının farkında olunmasıdır. Kısaca söylemek gerekirse ahlak, bir toplumda uyulması gereken yazılı olmayan ama herkesçe bilinen kurallar listesidir. Bu kurallar listesi yapılması gereken görevleri belirler.

    Çocukların Ahlaki Gelişimi:

    Bir insanda ahlak gelişimi çocukken başlar.Bu gelişimin olumlu yönde ilerlemesinde önce ebeveynlerin, yakın çevrenin ve toplumun önemli etkileri vardır.Çocuğun ailesi başta olmak üzere çevresinden gelen tepkilerle belirlediği davranışları ,izlenimleri, analizleri ve bilgileri ahlaki gelişiminde temel oluşturur.

    Çocukların ahlak gelişimi süreçlerinde, her yaşın kendine özgü gelişimi ve bu gelişimin görevleri vardır. Anne baba, çocuğunun bulunduğu yaşın özelliklerini bilmeli, ahlak eğitiminde ona göre çocuğuna yön vermelidir. Yaşının bulunduğu  özellikleri bilmeyen anne babaya göre çocuğun bazı davranışları ahlaksızlık olarak nitelendirilebilir. Bu durumda bilinmesi gereken, bu davranışların o yaşların ve gelişim çağının özelliği olmasından kaynaklandığıdır. Bu çağlarını sağlıklı atlatmaları anne babanın tutumuna bağlıdır. Bu yaşın özelliğidir,gelip geçer demek de doğru bir yaklaşım değildir. Sorunun kaynağının onu yaşı olduğunu bilmek, göre yapıcı davranmak gerekir.

    Ahlak Gelişiminde Aile Ortamının Önemi:

    Çocukla iyi bir ahlak eğitimi için aile ortamı çok önemlidir. ‘’İlk eğitim ailede başlar. Aile terbiyesi almış’’sözü buna vurgu yapmaktadır. Çocuktan önce anne babanın iletişiminin iyi olması gerekmektedir. Çocuk için rol model olan ebeveynlerin çocuklarıyla doğru iletişim kurması,iyi bir aile ortamıyla gerçekleşir. Ahlak eğitimi doğumdan ölüme kadar süren zorlu bir yoldur. Anne babanın dengeli ve disiplinli yaklaşımı ahlak gelişimi için belirleyici olur. Çocuğu özgür bırakmak, başkalarının haklarını çiğnemeye, baskı altına almak da öz güven eksikliğine yol açabilir.

    Ahlak gelişimi sürecinde disiplin,kabul edilebilir davranışları belirleyen kuralların hepsini kapsar, ceza ise uyulmayan kuralların karşılığında ödenen bedeldir. Ceza ile disiplinin birbirine karıştırılmaması gerekir.

    Ahlaki gelişim, Çocuk eğitimi, Davranış eğitimi, Sorumluluk, Yaşa uygun yaklaşım, Ebeveyn etkisi
  • Haziran 13, 2025

    Tüm insanlarla iletişimde empati kurabilmenin  önemli ve gerekli olduğu gibi çocuklarla da empati kurmak son derece önemlidir.

    Empati,  karşınızdakinin sizden farklı olduğunu bilmek, sizden farklı düşünebildiğini ve hissedebileceğini düşünmek, karşınızdakini  rahatlatarak onun nelere ihtiyacı olablieceğini tahmin edebilmek, yaşadığı olay karşısında yaşadığı kızgınlık, mutluluk, öfke gibi duygularının farkına varabilmektir. Empati Dili olarak geliştirilen metodun , çocuklara kurulan iletişimde  olumlu sonuçlar vermiştir. Sonuçta başarılı bir iletişimin özünde anlaşılmak yatar.

    Çocuklarla başarılı iletişim kurmanın 10 anahtarı:

    • Duygularınızı ona ifade edin. Çocuğunuzun yaptığı bir yanlış karşısında , bu konu hakkında neler hissetiğinizi söyleyin. Örneğin; "masadan tabağını kaldırmadan kalkmandan hoşlanmıyorum" ya da "pijamanı yere bırakman beni rahatsız ediyor"gibi...
    • Yapması geren konular hakkında bilgi verin. Örneğin odadan çıktığın ışığı kapat yoksa sana alacağımız oyuncak yerine elektrik faturasını ödemek zorunda kalacağız, demek etkili olacaktır.
    • Yazacağınız küçük notlarla beklentilerinizi belirtin. Örneğin; "oğlum okuldan eve geldiğinde eti buzluktan çıkarır mısın? Teşekkürler, annen."
    • Çocuklarınıza onların davranışlarıyla ilgilendiğinizi hissettirin, bu onun özgüveni arttırır. Klişe övgü sözcükleriyle değil de, inandırıcı sözcüklerle övgünüzü belirtin.
    • Empati yapmayı ona uygulamalı gösterin, mesela hasta arkadaşının ilacını birlikte verelim deyip bu konuda öncülük edebilirsiniz.
    • Kendisinin farkına varmasına yardımcı olun. Aynada kendisini izlemesini isteyin.
    • Oyuncak veye eşyalarını paylaşmama problemini, bir oyuna veya okuduğunuz bir hikayeye konu ederek mesajınızı iletebilirsiniz.
    • Ona karşı pozitif hislerinizi sözlerinizle tamamlayarak hissettirin, mesela seninle sohbet etmek bana zevk veriyor gibi.
    • Onunla gurur duyduğunuzu bir sonuca bağlayın. İşte güzel sohbet diye ben buna derim diyerek tamamlayın.
    • Çocuğunuz bir hata yaptığında, ısrarla özür dilemeye zorlamayın, önemli olan sözcükler değil, hatayı anlamış olmasıdır.

    Empati, Empati dili, Çocuklarla iletişim, Özgüven geliştirme, Çocuğun farkındalığı, İletişim becerileri, Övgü yöntemi
  • Haziran 13, 2025

    Arkadaş çevresine kadar birçok detayı düşünüyor ve yaşayacağı tecrübeleri bile O’nun iyiliği için önceden planlamaya çalışıyoruz.

    Gelişiminde etkili olan aile içi davranışlar, izlediği TV programları, el becerisi gelişsin diye alınan boyama kitapları, gibi birçok husus var. Oyuncak da bu konular içerisinde çok ciddi bir yere sahip. Gerek kendi başına oynasın gerek aile bireylerinden biri/birileriyle, gerekse arkadaşları ile, oyuncak seçiminin çocuğun gelişiminde çok büyük bir yeri var.

    Okul öncesi dönemden sonra çocuğun algısı gelişeceği, yeteneklerinin ve yaratıcılığının gelişmesinin yanı sıra aile büyüklerini taklit etmeye başlayacağı gerçeği göz önünde bulundurularak öğrenmeye hazır çocuklara karakterine ve gelişimine uygun oyuncak seçiminde titiz davranılmalıdır.

    Peki, oyuncak seçerken nelere dikkat etmeliyiz?

    Seçilecek olan oyuncak, mutlaka birtakım kazanımları beraberinde getirmek zorundadır. Çocuğunuzun gelişimine, yeteneğine, ilgi ve becerisine, yaşına uygun oyuncak seçimi kişiliğinin gelişimi için çok önemlidir.

    Merak da önemli bir etkendir, seçilen oyuncağa karşı çocuğun ilgisinin olması şarttır. Merak olmadıktan sonra keşfetmesi mümkün olmayacaktır.

    Karmaşık olmamalı, çocuğunuz yalnız başına da oynayabilmelidir. Anne baba başka şeylerle meşgul iken, arkadaşları ile olmadığında ya da tek başına geçirdiği herhangi bir zamanda da oyuncak ile oynayabilmelidir.

    Oyuncağın kademeli olarak becerilerini geliştirebileceği bir seçim olması gerekir. İnce motor becerilerini, zekâ ve hayal gücünü geliştirebileceği oyuncak seçimleri önemlidir.

    Dayanaklı oyuncaklar alınmalıdır, sürekli oyuncak almak çocuğun karakteri için doğru bir davranış olmaz. Gerektiğinde eski oyuncakları birlikte tamir ederek ve yenileyerek tekrar oynamasını sağlayabilirsiniz.

    Oyuncak alırken kriterler; gösterişli, pahalı ya da “illa ki” popüler oyuncaklar olmamalıdır, bunun yerine çocuğunuzu gerçekten mutlu edecek, oynarken öğreneceği ve keyif alacağı oyuncaklar seçilmelidir.

    Oyuncak, sade, karmaşık olmayan, keskin ya da tahriş edici alanları olmayan, belki yumuşak belki sert ama küt bir oyuncak olmalıdır. Paylaşma duygusunu geliştirmeli ve arkadaşları ile oyun kurarak oynamasına olanak sağlamalıdır.

    Kolay temizlenebilirliği de oldukça önemlidir, sağlığına zarar vermeyecek içeriklere sahip olmalıdır.

    Bu kritlerleri sağlayan oyuncaklar çocuklarınızı mutlu etmekle kalmaz, kişilik gelişimini de olumlu yönde geliştirir.

    Oyuncak seçimi, Çocuk gelişimi, Okul öncesi dönem, Ebeveyn rehberliği, İlgi ve beceriye uygunluk, Sosyal gelişim, Tek başına oynama
  • Haziran 13, 2025

    “Şimdiki çocuklar çok zeki”, “şimdiki çocuklar illa ki kendi istediği olsun istiyor”, “şimdiki çocuklar….” Bu cümleleri sık sık duyar olduk son zamanlarda. Yeni neslin davranışları, kural tanımayan kişilik özellikleri ve anne babayı tabiri caizse çevresinde mum etmesiyle bir başka nesil olarak algılanıyor. “Bizim zamanımızda şöyleydi, şöyle usluyduk, böyle söz dinlerdik” diyen kişileri çokça duyduğumuz bu günlerde çocuklarımızın böyle bir nesle dönüşmesini nasıl açıklayabiliriz? Bilinmez bir güç ya da uzun zamandır pasif olan bir genin baskınlaşmasıyla çocuklarımız sadece kendi ihtiyaçlarını önemseyen, sınır ya da kural tanımayan bir kişiliğe dönüşmüş olabilirler mi?

    Konuya farklı bir bakış atarsak, acaba anne babanın kendi ebeveynleri ile kurduğu ilişkiler, anne babaların kendi özellikleri ya da zamana bağlı olarak değişen değer yargılarına bağlı olabilir mi?

    Bir yolda yürüdüğünüzü, yanınızda herhangi bir harita ya da iletişim aracı olmadığını ve nereye gideceğinizi daha da önemlisi nasıl gideceğinizi bilmediğinizi hayal edin. Gideceğiniz yeri bulmanızda yardımcı olacak yönlendirmeler, tabelalar olması işinizi kolaylaştırmaz mıydı? Ya da yolu bilecek, size nereye gitmek istediğinizi anlamanız konusunda yardımcı olabilecek birilerine ihtiyaç duymaz mıydınız?

    İşte çocuğun nereye nasıl gideceğini kurallar ve sınırlar belirler. Sınır konulmayan bir hayata sahip çocuk, nereye nasıl gideceği belli olmayan kaybolmuş bir kişidir ve yönlendirilmeye ihtiyacı vardır. Yönlendirme yapabilecek, çocuğu tanıyarak nerede nasıl mutlu olacağını anlayarak doğru yönlendirebilecek olan kişiler ise anne babalardır.

    Sınır çocuğu güvende hissettirir, neyi yapıp yapamayacağını (hangi yoldan giderse uçurum olduğunu, olmadığını), uygun davranışın veya tutumunun ne olması gerektiğini (doğru yolu nasıl bulacağını) gibi bir çok konuyu sınır koyarak çocuğunuza verebilirsiniz.

    Eğer çocuğunuza sınır koymazsanız, kendisini hayatın merkezinde zannedecek ve ebeveynlerin karar veren ve yöneten kimliğini kendi üzerine almaya çalışacaktır.

    Oysa ki çocuklar, anne babasından güç alarak ve bu güçle hayata hazırlanarak büyürler ve ileriki yaşlarında bu tecrübeleriyle ve aldığı gücüyle yaşamını sürdürür.

    Sonuç olarak, çocuk mutlu olsun diye onu sınırsız ve kuralsız büyütmek onu bilmediği bir yolda başı boş bırakmakla aynıdır.

    Çocuğunuzu yalnız bırakmayın, tatlı sert bir ilişki kurarak doğru yolu gösterin.

    Mutlu yarınlara!

    Yeni nesil, Çocuk eğitimi, Anne baba tutumu, Davranış biçimleri, Sorumluluk, Ebeveyn-çocuk ilişkisi
  • Haziran 11, 2025

    Hepimiz çocuklarımız için çok güzel bir dünya için uğraşıyoruz, en güzel kıyafetleri alıyor, en güzel ve en lezzetli yemekleri yedirmeye çalışıyor, en yeni oyuncakları alıyor ve her gece sıcacık yatağına yatırıyoruz.

    Oysa evimizin dışında bambaşka hayatlar da var. Yoksulluk, aile sorunları, anne babanın ölümü, ihmal, istismar, evlilik dışı doğum nedeniyle terk gibi birçok nedenle hayata çok ağır koşullarda başlayan ya da devam eden çocuklar var. Bu tür çocukların yaşam için gerekli olan temel haklara dahi erişemediği ve can güvencelerinin bile olmadığı ortamlarda yaşadığı gerçeği var.

    Ulaşabildiği bu tür durumlardaki çocuklara korunma sağlayan kurumların başında ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bulunuyor. Bu kurum içerisinde hayata ağır koşullarda başlamış olan çocuklarımızın belli bir yuva edinene kadar (amaç her zaman bu olsa da çoğu evladımız yuva bulamıyor) uygun koşullarda korunmaya ve güvenli bir ortam sağlanmaya çalışılıyor.

    Çocukların devlet çatısı altında kaldığı kuruluşların kalabalık olması, burada kalan çocukların özelliklerine ve yeteneklerine göre davranma imkanının olmamasına neden olduğu için çocuklarımızın kendini fark etmesi oldukça zor oluyor. Bu ve benzeri yönler düşünüldüğünde koruyucu ailelik gibi uygulamalar çok büyük önem taşıyor.

    Kocaman ve yalnızlık hissi veren resmi binalarda kendini sıkışmış ve korkmuş hisseden, sürekli değişen personel nedeniyle bağlanma ve güven problemi yaşayan, kendi özelliklerine göre yönlendiren ve dinleyen bir kişi bulması zor olan çocuklarımıza koruyucu ailelik programlarıyla destek olabilir, hayatına yön verebiliriz.

    Önemli olan, evimizin haricinde de bir hayat olduğunu, “ben” den ibaret olmamanın gerektiğini, sohbetlerde herkesin aynı düşüncede olduğu gerçeği olsa da hayata geçirmenin önemli olduğunu düşünmek gerek.

    Çocuklarımıza bakarken onlar için dilediğim her şeyi, bu yavrucaklar için de dilemek ve dilemekten de öte hayata geçmesi için çabalamak, insan olmanın en önemli noktası bizce.

    Başarı; “Benim için neyse başkası için de o olsun” diyebilmek :)

    Koruyucu aile olmak için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın resmi sitesini ziyaret edebilirsiniz; http://www.koruyucuaile.gov.tr/

    Mutlu yarınlara!

    koruyucu ailelik, çocuk hakları, terk edilmiş çocuklar,güvenli aile ortamı, çocukların bireysel gelişimi, duyarlı ebeveynlik
  • Haziran 11, 2025

    Anne baba olmak kadar güzel, anlatılmaz bir duygu yok, elbette. Kokusu, gülüşü, uyuyuşu, konuşması, her şeyiyle ayrı bir dünyanın içine çekerler anne babaları. Bu dünya öyle büyülü, öyle vazgeçilmezdir ki, çocuğumuzu her şeyden korumak, yolundaki tüm pürüzleri kaldırmak hatta oluşmadan engellemek gibi bir misyon ediniriz, zamanla.

    Anne babaların en çok yaptığı hatadır bu, farkında olmadan. İyilik yaptıklarını düşünüp çocuğun herhangi bir problemle karşı karşıya kaldığında bocalaması, hatalar yapması anlamına gelir.

    Çocuklarımızın küçük yaşlarda en çok karşılaştığı sorunlar kıskançlık, öfke kontrolü, akranlarıyla karşılaştığı zorbalık, ders çalışamamak gibi konulardır. Bu sorunları çözebilmek için kendi metotlarını oluşturamadı ise sorun çözme yetisi eksik kalmış demektir.

    Peki, sorun çözme problemi yaşayan çocuklarımıza nasıl davranmalıyız?

    Çocuklar doğduğu anda hayatı nasıl yorumlaması gerektiğini bilemezler, dolayısıyla yaşamı, çevreyi, aileyi, insanlığı ve pek çok olguyu nasıl yorumlaması gerektiğini öğrendiği yer aile ortamıdır. Hayatı doğru yorumlamayı, hayatın sadece 2 renkten oluşmadığını, ara tonların da olduğunu öğretmemiz gerekir. Hata yapmanın doğal olduğunu, her hareketinin sonucunun başarılı bir şekilde bitmesi gerekmediğini, önemli olanın yapılan hatayı yorumlamak ve karşılaşılan benzer durumlarda aynı hatayı tekrarlamamaya dikkat etmek olduğunu anlatabilmeliyiz.

    Örneğin; çocuğunuzla birlikte bir oyun oynarken sırf onu mutlu etmek için yenilmek doğru değildir. Oyunların sonucunun “kazanan – kaybeden “olarak yorumlanmaması gerektiği anlatılmalıdır. Önemli olan “kaybeden olmadığı, keyifli zaman geçirmenin ön planda olması gerektiği” dir. Çocuk, ancak bu şekilde bir düşünce ile olumlu bir bakış açısına sahip olabilir.

    Her şeyi onun yerine çözmekten vazgeçin, karşılaştığı sorun hakkında cesaretlendirici ve düşünmeye sevk edici konuşmalar yaparak çözümü bulmayı ona bırakın.

    Anne baba arasındaki sorunların çocuğun yanında çözmeye çalışmak büyük bir hatadır, ebeveynleri arasındaki sorunların çözülemediğini görecek ve sorunların çözülebilme inancını yitirecektir.

    Anne baba olsanız da çocuğunuzdan öğreneceğiniz çok şey var, üstelik anne baba olmanız her zaman haklı olacağınızı da göstermez, çocuğunuzu dinlemeyi öğrenmeniz ve görüşlerine saygı duymayı başarmanız gerekir.

    Mutlu yarınlara!

    anne baba olmak, ebeveyn tutumları, sorun çözme becerisi, çocukta öfke kontrolü, anne baba iletişimi
  • Haziran 11, 2025

    Sosyal gelişim her bireyin geçirdiği kaçınılmaz bir evredir ve ailede başlar. Koşullar gereği gelişim olumlu ya da olumsuz yönde ilerleyebilir. Akrabalar, ailenin sosyal çevresi derken çocuğun gözlemleyeceği çok fazla konu yaşanır. Bu konulardaki deneyimler çocuğun sonraki yaşlarındaki sosyal becerileri açısından çok önemlidir.

    Çocuk küçük yaşlarda taklitçidir, çevresinde gördüğü şeyleri taklit etmeye çalışır ve taklit ettikçe öğrenir. Böyle bir durum göz önünde bulundurularak çocuğun çevresinde olabilecek kişileri “rol model” olabilecek kişilerden seçmeye dikkat etmeliyiz.

    İlk doğduğu anda annesi ile olan ilişkisi zamanla daha geniş bir çevreye yayılır. İlk başlarda isteklerini sadece ağlayarak anlatmaya çalışırken sonraki zamanlarda keyifli sesler çıkarmaya, konuşan kişiye karşı tepki vermeye, yabancıları tanımaya, ilgilenildiğinde ağlamayı bırakmaya ve gülmeye başlar.

    Önceleri anneye olan bağlılıkla yabancılara karşı duyulan utanç ve anneden ayrılmama isteği 12.aydan sonra yerini kalabalık ortamlarda olmaktan keyif duymaya bırakır. Ortalama 2 yaşından sonra (konuşma ve yürüme yetilerinin kazanılması ile birlikte) anneye olan bağlılığı devam ederken yine de birey olmaya çalışır ve fevri davranışlar sergileyebilir. Annenin söylediklerine uyum göstermek istemez ama anneden de kopamaz.

    Toplumsal kuralları öğreneceği ilk yer ailedir ve ailede kurallar var ise ve bu kurallara uyuluyor ise çocuğun sosyal kurallara uyum sağlaması daha kolay olmaktadır. Çevreye uyumu sağlayan zihinsel kapasite, zekâ, karakter özellikleri, problem çözme yetisi ve yetenekleri gibi konularda da sıkıntı yaşamayan çocuklar, ailede hep birlikte uyulan kurallar sonucunda perçinleşir. Unutulmamalıdır ki; evde nasıl bir iletişim kurma yöntemi kuruldu ise çocuk aynı metodu dışarıdaki insanlar için de geliştirecektir.

    Çocuğun ailede almış olduğu disiplin yetisi, çevreye uyum ve sosyal kurallara yatkınlık açısından da temel oluşturur. Ailede öğretilen sosyal kurallar, ilk başlarda hatırlatılsa da çocuğunuz zamanda hatırlatmanıza gerek olmadan kendisi uygulamaya başlayacaktır.

    Çocuğunuzun da bir birey olduğunu, size ait olmadığını, nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir zaman içerisinde kendi hayatını kurmak isteyeceğini ve çok küçük yaşlardan itibaren kendi kararlarını alabilecek kişiliğe sahip olduğunu unutmayın.

    Mutlu yarınlara!

    sosyal gelişim, çocukta sosyal beceriler, çevresel etkileşim, çocuğun birey olması, aile içi iletişim
  • Haziran 11, 2025

    Her anne baba çocuğuna en güzel alışkanları kazandırmak ister; en yetenekli, en başarılı, en saygılı, en…. En’lerin sonu gelmez. Ama bu davranış hali çocuklarımızın psikolojisi için oldukça sakıncalıdır.

    Ebeveynler, çocuklarının ne kadar erken konuştuğuyla ya da ne kadar erken çişini kakasını söylediğiyle övünür. Oysa ki bazı becerilerin kazanılabilmesi için çocuğunuzun belli bir olgunluk düzeyine erişmiş olması gerekir. Tuvalet alışkanlığı da bu becerilerden biridir.

    Tuvalet eğitiminin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için çocuğunuzun belli bir biyolojik olgunluğa erişmiş olması yani kas kontrolünü sağlayabilmesi gerekir. Bu koşullar ortalama 18. ayda tamamlanır, yani tuvalet eğitimi için doğru dönem 18.aydan sonradır. Bu evreden sonra çocuğunuz idrar kesesini kontrol etmeyi başarabilir ve bu durum tuvalet eğitiminin başarılı sonuçlanmasını sağlar.

    Peki, tuvalet alışkanlığını nasıl kazandırabilirim?

    Bebekler idrar kesesinin kaslarını kontrol etmeyi bilmediği için idrar kesesi dolmadan sık sık çiş yaparlar, sık sık bebek bezi değiştirmek bu nedenledir. 18.aydan sonra bebeğiniz için evin düzenini ve hijyen koşullarını sağlayıp lazımlık ile destek olmalısınız.

    Annenin bu evrede sinirli olmaması, çocuğa bir an önce öğrenmesi gerektiğini asabi bir şekilde söylemesi çocuğun kişiliğinde ciddi tahribatlara neden olacak ve sürece pozitif değil negatif bir etki sağlayacaktır.

    Bazı çocuklar bu dönemde çişini yaptıktan sonra haber verir, böyle bir çocuğunuz var ise ona övgülerle destek verirseniz bu davranış çişi gelmeden hissederek önceden haber vermeye dönüşecektir.

    Yapılan araştırmalarda çocukların 2 yaşlarında tuvaletleri geldiği anda haber verdiklerini, 2,5 yaşına doğru ise tuvalete doğrudan kendilerinin gittiğini göstermektedir. Ancak hijyen konusunda ailelerine ihtiyaç duyacakları için temizlik aşamasında ebeveynlerini çağırırlar. Bu evrede çocuğuna karşı takınacağınız tavır çok önemlidir; sakin, kararlı ve yüreklendirici bir tutum içinde olmanız çok önemlidir.

    Bu yaşlarda çocuklar oyuna dalıp çişini kakasını haber vermeyi unutabilir, böyle durumlarda ona asla kızmamalı ve anlayışlı davranmalısınız. Sakin bir şekilde haber vermesi gerektiğini, bu şekilde oyununa devam edebileceğini anlatmalısınız.

    Anahtar kelimeler; anlayış ve sevgi ?

    Mutlu yarınlara! ?

    tuvalet eğitimi, tuvalet alışkanlığı, biyolojik olgunluk, ebeveyn tutumu, anlayışlı yaklaşım, erken tuvalet eğitimi riskleri
  • Haziran 11, 2025

    Her insan için özgüven çok önemlidir, aldığı kararları, hayallerini ya da düşündüklerini söyleyebilmelerini başarabilmek için cesaret veren önemli bir güçtür. Kendi kararlarını olumlu değerlendiren, kendine karşı saygısı ve inancı olan, kendini seven, kendisiyle barışık, özelliklerinin farkında olan ve kendisini her haliyle beğenen, olduğu gibi kabul eden bir kişi özgüven sahibi demektir. Kendisinden şüphe duymayan, pasif olmayan, boyun eğmeyen, her şeye aşırı uyum göstermeyen, yalnızlığa ya da eleştirilere karşı aşırı hassasiyet duymayan, güvensizlik problemi yaşamayan, depresyon ya da aşağılık kompleksi belirtileri göstermeyen, sevildiğini hissetmek zorunda hissetmeyen kişi özgüven sahibidir.

    Özgüven, küçük yaşlarda temeli atılması gereken bir kavramdır. Yapılan araştırmalarda, özgüven sahibi bir çocuk ile özgüveni olmayan bir çocuk arasında çocukluk dönemi hatıraları arasında ciddi farklar görünmektedir.

    Peki, bu durum nasıl oluşur?

    Çocukların özgüven kazanmasında ailelerin tutumu ve arkadaşlarının rolü çok büyüktür. Çocuğun “benlik” algısının oluşması, ailesinin ve çevresinin tepkileriyle doğru orantılıdır.

    Ailelerin aşırı korumacı rolü, çocuklarda özgüven sorunun en baş sebeplerinden biridir. İyi niyetli olunsa da her şeyden korumaya çalışmak, aşırı sevgi ve ilgi göstermek çocuklara iyilikten ziyade zarar vermektedir. Bu davranışlar devam ettikçe çocuk her şeyin aile tarafından yapılmasına alışmış, sorumluluk almaktan kaçınan, ebeveynlerine bağımlı, herhangi bir problem ile karşı karşıya kaldığında nasıl çözmesi gerektiğini bilemeyen bir çocuğa dönüşecektir.

    Bu durumu çözebilmek için neler yapmalı?

    -Sanıldığının aksine her birey küçük yaşlardan itibaren kendi yaşamını kontrol edebilir, verdiği kararların ve davranışlarının sorumluluğunu alabilir. Buna kendinizi ikna etmeli ve aşırı korumacı tavırlarınızdan vazgeçmelisiniz.

    -Çocuğunuza herhangi bir şeyi başarabileceği imajını vermelisiniz.

    -Aşırı mükemmeliyetçilik beklemek de, çocukta özgüven eksikliğinin oluşmasında çok sık karşılaşılan bir konudur. Çocukların sizin tecrübelerinize göre hareket edip kusursuz iş yapmasını beklemek en büyük hatadır. Unutmayın ki, hiç kimse başkasının deneyimiyle hayatını sürdüremez. Çocuğunuzun hata yapmasına ve kendi kendine öğrenmesine izin vermelisiniz.

    -Çocuğunuzu başkalarının çocuğuyla asla kıyaslamayın. Hedef kimseyle bir yarış içine girmesi değil akıl sağlığı yerinde olan, kendine yetmeyi bilen, çevresine yararlı, hayvanları seven, çevreyi koruyan, saygılı bir birey olmasıdır.

    Mutlu yarınlara!

    özgüven gelişimi, çocukta özgüven, çocukta sorumluluk duygusu, çocuk kıyaslaması, özgüven eksikliği nedenleri
  • Haziran 11, 2025

    Çocuklar için 2 yaş sıkıntılı bir süreçtir, kendisini yeni fark etmeye başladığı, birey olduğunu algıladığı, her konuda herkese söz geçirmeye çalıştığı, arkadaşlarına ya da anne babaya vurma isteği duyabildiği, yemek yemeye direnme, uyku uyumam, söz dinlememe gibi davranışlar sergilediği, oyuncaklarını yere attığı ya da bilinçli bir şekilde kendini yere attığı gözlenebilir. Önemli olan, anne baba olarak bu sürecin geçici olduğunu bilerek sabırla yaklaşmanızdır. Sizi ne kadar sinirlendirse de hiç dinlenemediğiniz soluksuz günler yaşatsa da bu dönemin geçici olduğunu bilmelisiniz.

    “Bu dönem ile nasıl başa çıkılır, neler yapmalıyız” derseniz sizin için birkaç önerimiz var;

    -Çocuğunuzu engellemeye çalışmayın, bu evrede çocuğunuza kullanacağınız “hayır” kelimesi kişiliğinin oluşmasında olumsuz etki yapacaktır.

    -Onunla inatlaşmayın, herhangi bir konuda inatlaştığınızda “kendisini öfke veya inat” konusunda kontrol edemediği için tepkilerini kontrol edemeyebilir.

    -Dokunduğu şeylere dokunmasını engellemeyin, kendi sonuçları ile kendisi yüzleşmelidir. Bu yaşta edinilen tecrübeler ileriki yaşlarda çocuğunuzun içe dönük olmasını engelleyecek ve özgüven sahibi biri olmasını sağlayacaktır.

    -Bol bol dışarı çıkarın, enerjisini sizinle inatlaşma ya da huysuzluk yapma gibi olumsuz şeylere harcamasındansa koşup oynamaya harcaması gün içinde sizinle daha uyumlu ve mutlu olmasını sağlayacaktır.

    -Yapmasını istemediğiniz bir davranışla karşılaştığınızda uzun uzun açıklama yapmanız işe yaramayacaktır. Bunun yerine ilgisini başka yöne çekmek en doğru davranıştır. Örneğin, çocuğunuz yemek yemek istemiyorsa bunu bir oyun haline getirebilirsiniz. Bir elmayı ya da armudu bir kukla haline getirebilir, ona bir karakter yükleyip bir masal kahramanı yapabilirsiniz. Birlikte ona yemek yedirmeye çalışabilirsiniz. Zamanla masalların için o karakterin arkadaşı olarak onu da hikayelerinize dahil edebilirsiniz. Aynısı uyku uyumama isteği için de kurgulanabilir.

    -Çocuğunuzun huysuz ya da kötü bir çocuk olduğunu asla düşünmeyin. Dünyaya ayak uydurmaya, bedenine ve size uyum sağlamaya çalışan bir birey olduğunu hatırlayıp ona destek olmalısınız. Bu süreçte göstereceğiniz sabırlı davranışların meyvesini 3 yaş sonrasında alacağınızı söyleyelim. Çünkü 3 yaşından sonra sizin ve dünyanın kurallarınıza uyum sağlamaya başlayacak ve buna göre gelişim gösterecektir.

    Bu durumu bir problem olarak görmek yerine size ihtiyacı olan bir dönem olarak görürseniz daha kolay atlatacağınızdan eminiz.

    Mutlu yarınlara!

    2 yaş sendromu, çocuklarda inat, birey olma süreci, özgüven gelişimi, ebeveyn desteği, 3 yaş sonrası uyum
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı