ORGANICKID BLOG

  • Temmuz 08, 2025

    Annesi banyoya ya da tuvalete girse dahi kapının önünde bekleyen çocukların varlığını hem biliyor hem de duyuyoruz. Böyle çocuklar annelerinin dışarı çıktıklarında bir daha geri dönmeyeceği endişesi yaşıyor. Peki çocuk neden böyle bir hissiyat içerisine giriyor?

    Çocuklarda bir yaşından sonra anneden ayrılma endişesi sık olarak görülüyor. Bırakın annenin bir işi için dışarı çıkmasını, evin herhangi bir odasında kendisinden ayrı kalması dahi sorun haline geliyor. Annesinin gözünün önünden ayrılmasına tahammülü olmayan çocuk ağlayarak tepki gösteriyor.

    Çocuklar 14-15. aydan itibaren kendini ortaya koyma ve istek duygusunun varlığını keşfeder. Anneden ayrılmak istememe duygusu onuın ayrılıkla başa çıkabilme yöntemidir ve aslında normal bir davranış şeklidir. Özellikle iki yaşına gelmiş çocuğun annesinden ayrı kalma endişesi onun sağlıklı gelişiminin göstergesidir ve normal bir durumdur.  Normal olması ciddiye alınmayacağı anlamına gelmesin, zira o sırada çocuk yoğun bir duygusal zorlanmayı ve sıkıntıyı yaşar. Bu zorlu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi için ailenin doğru yaklaşımı belirleyici olacaktır.

    Çocuğuma bu süreçte nasıl yaklaşmalıyım:

    Çocuğunuzun zorlu ve yoğun duyguları yaşadığı bu süreçte ayrılma durumunu önceden söylemeli ve onu hazırlamalısınız. Mesela herhangi bir işiniz için dışarı çıkacaksanız ve o da başka birinin yanında kalacaksa birazdan geleceğinizi söyleyin. Döndüğünüzde sizinle birlikte yapmaktan keyif aldığı şeyi yapacağınızı söyleyebilirsiniz. Ama bu arada ağlamalarına hazırlıklı ve sabırlı olun. Hemen döneceğinize söz vererek ve ayrılma anını çok uzatmadan uzaklaşın. Döndüğünüzde çocuğunuza verdiğiniz sözde durduğunuzu hatırlatmanız onun size güveni açısından çok önemlidir. Gelecek yıllarda sizinle arasındaki güven duygusunun temelini oluşturacaktır.

    Bu süreci atlatmakta, çocuğunuzdan ayrılırken onu bıraktığınız kişinin yaklaşımı da çok önemlidir. Çocuğu yumuşak ve güven dolu bir ses tonuyla teskin etmeli, sevgisini göstererek sarılmalı ve annesinin döneceğini anlatmalıdır. İlgisini çekecek bir aktiviteyle ona hoş vakit geçirtmeye çalışmalıdır.

    Büyük hatalardan biri çocuğa fark ettirmeden ayrılmaktır, çünkü bu davranış sizin onu bırakacağınız hisini pekiştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

    Çocuğunuzun güven duygusunu kırmayan mutlu ve güvenli çocuklar yetiştirmek dileği ile...

    Organickid Ailesi

    Ayrılık kaygısı, Annesinden ayrılmak istemeyen çocuk, Erken çocukluk dönemi, Duygusal gelişim, Ayrılıkla baş etme, Duygusal destek, Sevgiyle yaklaşmak, Geçici ayrılığı anlatmak
  • Temmuz 08, 2025

    Bebeklerimiz yedi-sekiz aya ulaştıklarında artık kendilerinin farkına varmaya başlar. Bu süreçten sonra yemek yeme denemeleri de başlayacak demektir. El, kol ve göz koordinasyonları gelişmeye başladığından yemek yeme işlemini kendileri yapmaktan çok keyif alırlar.

    Bebeğiniz yemeği sadece bir beslenme değil oyun aracı olarak gördüğünden ne bulursa onunla oyun oynayıp ağzına götürecektir. Bu koşullarda annenin çok sabırlı olmasını öneriyoruz. Çünkü yemek konusu başlı başına annenin bebeğiyle çatışma konusu oluyor genelde.

    Bebeğin öğrenmesi, tanıması ve kendini geliştirmesi için annenin fırsat tanıması gerekir. Aman üstünü başını kirletecek, aman sağa sola dökecek deyip kaşığı elinden alırsanız ileriye dönük sorun biriktirmiş olursunuz. Zıtlaşmaya girmek, sizin ve bebeğinizin lehinde olmayacaktır.

    Bebeğinizi masaya oturtmaya gayret gösterin, bu ileriki süreçler için bebeğinizin yemek yeme alışkanlığının temelini oluşturur. Bebeğiniz masada sizi taklit edecektir, yemeği nasıl çiğnediğinizi, çatalı kaşığı nasıl kullandığınızı izleyip uygulamaya çalışacaktır. Onun yemek yemeye çalışması kolay olmayacaktır, yoğurt kasesine elini daldırabilir yemek tabağına başını sokabilir, hatta elinde salata tabağından aldığı domates parçalarını sıkabilir. Sakın stres yapmayın, sizin için sıkıntılı durum onun için deneyim demektir. Masaya koyacağınız bir kağıt havlu rulosunu hazır bulundurmanız problemin büyük bölümünü çözecektir.

    Bebeğinizin kendi başına yemesinin yan etkilerini en aza indirmek için bazı önlem alma yollarından söz edelim. Masaya yemek yemesi için düz tabak yerine kâse koyarsanız kaşıkla alması daha kolay olur, artık bebekler için vantuzlu kaseler var, onunla tabağı ileri geri oynatamaz ve böylelikle daha zayiat vermiş olur.

    İçeceği suyu, sütü veya meyve suyunu kapağında küçük ağızlığı olan kupalarda verin, böylelikle dökülmeleri en aza indirmiş olursunuz. Masaya bebeğinizin önüne birden fazla kaşık veya kâse gibi çeşitlilik koyarsanız yemek yemeyi hepten oyuna çevirebilir ve yemek süreci oldukça uzar.

    Bebeğinizin her çeşit ortam veya objeyi oyuna çevirmek gibi meziyete sahip olduğu için masada yaptığı şirinliklere gülmeyin bu onu cesaretlendirir. Eleştiri yaparak yapma etme deyip komutlar da vermeyin sessiz kalıp yemeği sonlandırmayı bekleyin. Kaşıkla ağzına bir lokma götürebilirse cesaretlendirmek için onu övün. Elinden bıraktığı ya da düşürdüğü kaşığını tekrar eline verin.

    Unutmayın bebekler de hayata başlarken deneyerek kırıp dökerek ve en önemlisi tecrübe kazanarak öğrenecekler.

    Organickid Ailesi...

    Bebek gelişimi, Beslenme alışkanlığı, Bebeklerde motor gelişimi, Sabırlı ebeveynlik, Müdahale etmeden izleme, Sessiz gözlem
  • Temmuz 08, 2025

    Bizim ülkemizde evde evcil hayvan beslemek maalesef ki hak ettiği ilgi ve alakayı henüz görebilmiş değil. Ülkemizde genel anlamda yanlış yönlendirmeler ve inanışlar yüzünden çocukları olan aileler çok yazık ki eve kedi köpek almaktan çekinmektedirler. En kötüsü de yıllardır birlikte yaşadıkları hayvanlarını, ev halkına yeni katılacak bebeklerine zarar vereceği endişesiyle sokağa terk etmekteler.

    Gelişmiş toplumlarda çocuk gelişim uzmanları, psikologlar evde kedi köpek beslemenin çocuğun psikolojik ve fizyolojik gelişimi hakkında insanları bilgilendirip hayvan sevgisini çocuk bilincine yerleştirmekteler.

    Özellikle çocukların bulunduğu evlerde, kedi köpek gibi hayvan beslemek, çocukların sorumluluk sahibi olmayı öğrenerek bilinçli, kendinden emin ve kendine güvenen aynı zamanda kendi kendine yeten bireylerin yetişmesine olanak sağlar. Bizim toplumumuzun büyük kesimi evde hayvan beslemenin hatalara sebep olacağı, evdeki küçük bebeğe fiziksel anlamda da zarar vereceği inancına sahiptir ve maalesef ki bu yanlış bilgi, yetiştirilen çocuğa da aktarılmaktadır.

    Oysa evde bir hayvan varlığı çocuğunuza ve doğal olarak size de mutluluk kaynağı olacaktır. Çocuğunuzun bu sevimli canlıyla arkadaşlığı sırasında birçok meziyet kazanacağından şüpheniz olmasın.

    Her çocuk ev hayvanlarına bayılır, hele de ailesinin hayvan sevgisi varsa. Kısa sürede arkadaş olurlar, oyunlarla bağları kuvvetlenir, bu kuvvetli bağ çocuğun büyümesinde aktif rol oynar. Yıllarca süren arkadaşlığın, birçok insani değerin gelişiminde önemli yeri vardır.

    Evde hayvan besleyen yetişkinlerin yakından tanık olduğu gibi, çocuklarının bu dört ayaklı dostlarına en iyi arkadaşlarına davrandıkları gibi yakın olduklarını, onlarla uzun sohbetler yaptıklarını hatta onlara, kimseye söylemedikleri sırlarını anlatıklarını biliyoruz. Bu paylaşımların çocukta sevgi kavramını pekiştirdiğini uzmanlar bir dizi deneylerle kanıtlamışlar.

    Çocuklara evdeki hayvanınızın sorumluluğunu verdiğinizde, onun eğitimiyle kendilerini de eğitirler. Onların terbiyesi sırasında davranış modellerini öğrenerek uygulamak, kendisine güven kazandıracaktır. Başarma duygusu güçlenir. Bir canlıyla olan bu diyaloğu davranışsal tutumunu pekiştirir.

    Evde hayvanla birlikte yaşamanın en güzel yansıması, sterse karşı savaşçı olmalarıdır. Yapılan araştırmalar evde hayvanları olan insanların sağlıklarının daha iyi olduğu, onları okşamaları sırasında yüksek olan vücut tansiyonlarının gözle görülür şekilde normale döndüğü görülmüştür.

    Sonuç olarak bu dünya yalnızca biz insanlara ait değildir. Doğanın içindeki tüm canlılarla paylaşmamız ve onlarında yaşam hakkına saygı duyup hak etikleri sevgiyi göstermemiz, çocuklarımıza bu değerleri aşılamamız gerekir.

    Yakın ve sadık dostarımızla çocukarımızı mutlu yetiştirmek dileği ile..

    Organickid Ailesi

    Evcil hayvan, Evde hayvan beslemek, Çocuk ve hayvan ilişkisi, Kedi köpek sahiplenme, Sorumluluk duygusu, Sevgi kavramı, Öz disiplin
  • Temmuz 08, 2025

    Çocukların üç dört yaşına kadar parmağını emmesi uzmanlar tarafından normal olarak kabul edilen bir davranış olarak yorumlanır. Yeni doğduğunda emme iç güdüsüyle dünyaya gelen bebeklerin çok büyük bir bölümünde görülen zararsız bir reflekstir. Anne karnında öğrenilen emme iç güdüsünü, güçlü bir şekilde doğduktan sonra da devam ettirirler. Parmak emme çoğunlukla açlıkla ilişkilendirilir ama aslında beslenmeyle ilgisi olmayan bir davranıştır.

    Bebeklerin büyük bir oranı bir yaşına kadar parmaklarını emerler. Sekiz dokuz aydan sonra uykusu gelen bebeğin de parmağını emdiğinin gözlenmesi, uyku ile parmak emme arasında bir bağlantı olduğuna işarettir. Bazı bebekler diş çıkarma aşamasında parmak emerken, bazılarında da sıkılma belirtisi olarak kendini gösterir.

    Ama her zaman normal ve masum bir davranış şekli olmayabilir. Parmak emmeyi terk etmeyip dört yaşından sonra da devam ettiren çocuğun iç dünyasında gizli kalan bazı problemler yatıyor olabilir. Anne babanın çok baskıcı ve kontrolcü yaklaşımları çocukta güvensizlik duygusunu parmak emme olarak gösterebilir.

    Anne babasının dikkatini ve ilgisini çekmeye çalışan çocuk davranışlarından biridir, aynı zamanda. Ailenin ilgisinin başka bir alanda yoğunlaştığı zamanlarda ortaya çıkması muhtemeldir. Mesela eve yeni gelen kardeşinin doğumundan sonra ortaya çıkması, bu duruma en iyi örnektir. Böylece içindeki gerginliği kaygıyı anlatma şekli olarak parmak emmeyi seçerler. Parmak emmenin olumsuz etkilerinden biri de fizikseldir ve gelişim aşamasında olan diş yapısını bozabilir.

    Parmak emen çocuğa karşı nasıl davranmalı:

    Parmak emen çocuk hakkında telaşa kapılmamak gerekir, genelde çocuk kendi kendine bırakır. Anne baba olarak yapılması gereken çocuğunuzun ilgisini farklı yönlere çekmek olacaktır. Çocuğunuza parmak emmesiyle ilgili baskı yapmak kesinlikle yanlış bir yaklaşımdır. Elini bir bezle bağlamak, eline acı bir şeyler sürmek, eline vurmak, sözlü olarak sık sık uyarmak, zorlayıcı tavır içinde gibi baskıcı davranışlardan bulunmaktan kaçınmanız onu bu tutumundan vazgeçirmekte yardımcı olacaktır. Aksi halde parmak emmenin yanı sıra tırnak yeme, altını ıslatma, tik oluşumu gibi davranışlar sergileyebilir ve problem sayısı artabilir.

    Tabii ki parmak emme ileri yaşlara taşınmışsa, bu konun uzmanından yardım almak gerekir.

    Mutlu çocukların olduğu bir dünya dileği ile...

    Organickid Ailesi.

    Parmak emme, Çocuk davranışları, Bebeklik refleksleri, Gelişimsel davranışlar, Uyku ve parmak emme,Güvensizlik duygusu, Normal davranış sınırı
  • Temmuz 08, 2025

    Çocukların çok büyük bir bölümü belli bir dönem kendisine ait olmayan şeyleri eve getirir. Her anne baba bunu yaşamıştır ama bunu pek dillendirmek istemezler. Böyle bir durumla karşılaşan ebeveynler ne yapacaklarını bilemeyip panikler. Durun, sakin olun! Hemen panik yapmaya gerek çünkü bu zamanında halledilebilir bir ufak sorundur ama görmezden gelinip ilgilenilmezse işte o zaman paniğe kapılmakta haklı olabilirsiniz.

    Çocuğun eve kendisine ait olmayan şeyleri getirdiğinde verdiğiniz tepki, onun psikolojik ve sosyolojik gelişimi açısından son derece önemlidir. Sizin çocuğunuzdan ummadığınız bu davranışı öncelikle çalmış dememek almış demek olarak nitelemek gerekir. Dört beş yaşının altındaki çocuklar, hoşlarına giden şeyleri sahip olma dürtüsüyle eve getirebilir. Dışarıdan bakıldığında bu eylem çalma olarak görülse de planlanmış bir hareket değildir. Bu yaştaki çocuklar “ben” merkezli olduğundan başkasının eşyasını almanın yanlış olacağını düşünemez, beğendiği için eve götürebileceğini zanneder. O yaşlarda “benim” kavramı gelişmeye başlamıştır ama “onun ya da senin” kavramları sonradan gelişen kavramlardır. Bu nedenle dört yaşının altındaki çocukları çalma suçuyla cezalandırmak, son derece yanlış olur. Doğru olan ise aldığı şeyin sahibine ya da aldığı yere koymasını kendi eliyle yapmasına ikna etmektir. Bizim uygulayabileceğimiz en temel öğreti, bizim ona örnek olacağımızı bilerek, başkalarının hakkına saygı duymayı öğretmek, sahip olma kavramının neleri kapsadığını, bilincine yerleştirmektir. Vereceğimiz yanlış tepkiler çocukta yıkıcı sonuçlara neden olabilir.

    Dört yaş ve sonrasında yaptığının yanlış olduğunu anlamaya başlamıştır, çalmaya devam ediyorsa kendini kontrol etme eksikliği yaşamaktadır. Anne babanın bu durumu ciddiye alma zamanı gelmiştir, çünkü bu durum davranış ve uyum bozukluğu semptomlarıdır. “Çocuk neden çalıyor” sorusunun birçok cevabı olabilir. Çalma eyleminin altında sevgi boşluğu, değersizlik, yetersizlik, doyumsuzluk, ilgi çekme hatta kıskançlık yatıyor olabilir.

    Anne babaya düşen görev, çocuğun yaşı ve gelişim düzeyini dikkate almak, nedeni ne olursa olsun sabırla çözüme odaklanmak olmalıdır. Fazla hoşgörünün de çocuğun yaptığı eylemi pekiştirmeye neden olabileceğini de unutmamak gerekir. Çocuğun yaşı ilerliyor ve siz çözümü bulamıyorsanız bir uzmana danışmanın vakti gelmiş demektir.

    Gelişiminin ve davranışlarının doğru olduğu mutlu çocuklar yetiştirmek dileği ile...

    Organickid Ailesi

    Çocuk psikolojisi, Sahip olma dürtüsü, İlgi çekme ihtiyacı, Değersizlik duygusu, Doğru yönlendirme, Uzman desteği
  • Temmuz 08, 2025

    Televizyonun ne kadar güçlü etkileşim aracı olduğunu hepimiz deneyimlemişizdir. Bu bağlamda çocukların televizyonun olumlu ve olumsuz olarak etkilendikleri bir gerçek.

    Her çocuğun genetik özellikleri, kişilik ve duygusal yapısı, aile ortamı birbirinden farklıdır, bu nedenlede televizyondan etkilenme seviyesi de birbirinden ayrılır. Ailenin televizyon izlerken verdiği tepki, çocuğun televizyon izleme süresi, izlerken içinde bulunduğu duygusal durumu, etkilenme şeklini belirler.

    Çocukların üzerinde pozitif etkilerinin yanısıra sayısız yan etkileri olan televizyonun, kontrollü ve bilinçli program seçilerek izlenmesi gerektiği belirtilmektedir. Çocukların zamanlarının haftada ortalama on yedi saatini televizyon izleyerek geçirdiklerini düşünürsek, bu konuya hassasiyet göstermek gerekir.

    Eskiden televizyon izletmenin kontrolünün daha kolay olduğunu, günümüzde ise neredeyse her odada bir televizyon ve içerisinde sayısız kanallar olduğunu düşünürsek, bizim yapmamız gereken şey bilinçli kanal seçilmesidir.

    Çocuklara altı yaşına kadar uzun süreli televizyon izletmemek gerekir.

    Altı yaşına kadar olan çocukların beyin gelişimleri için onlarla konuşma, dokunma, görsellik, oyun oynama şarttır. Bunların eksik olduğu durumlarda beyin gelişimi yavaş olur. Bu anlamda televizyonun görsellik bakımından, beyin gelişimine katkı sağladığını düşünürsek, yine süre ve seçiminin doğru yapılması konusuna gelmektedir.

    Çocukları şiddet ve cinsel içerikli görüntülerden uzak tutmak gerekir:

    Şiddet ve cinsel içerikli programlar sunuluş şekline göre çocuklar tarafından yanlış yorumlanabilir. Bu yorumlamaya göre gördükleri yetişkin cinsel davranışları onlarda utanma ve huzursuz olmalarına sebep olmakta, ileride cinsellik konusunda yanlış tutum içerisine sürükleyebilmektedir.

    Korku, gerilim içeren görüntüler ise, yalnızlıktan korkma dış dünyaya kendini kapatma gibi sorunlara yol açabilir. Bu bağlamda dışarıdaki dünyayı tehlikeli, korkutucu olarak algılaması, düşünme, sorun çözme ve hayal dünyasını olumsuz olarak etkilemesine neden olabilir. İsteksizlik duymasına, okula gitmek istemeyişine ve ders yapmaktan kaçınmasına şahit olabilirsiniz.

    Ebeveynlerin televizyon izlerken yüksek frekansta tepki vermemeleri, aynı konuları değişik kanallarda arayıp, tekrar tekrar izleyerek abartılı yorumlar yapmamaları, çocuğun dikkatini çekecek tepkilerden kaçınmaları doğru olur.

    Dikkat edilmesi gereken konulardan biri de çocuğunuza yatmadan önce televizyon izletmemektir. Çünkü yatmadan önce öğrenilen bilgierin hafızaya işlendiği bilgisinden yola çıkarsak eğitici olmayan görüntü içerikleriyle beyni işgal etmesini hiçbir anne baba istemeyeceğini düşünmekteyiz.

    Eğitimli çocuklar, mutlu yarınlar!

    Çocuk ve televizyon, Televizyonun etkileri, Bilinçli medya kullanımı, Medya okuryazarlığı, Televizyon içerik seçimi, Süre kontrolü
  • Temmuz 08, 2025

    Özellikle annelerin en büyük dertlerinden biridir çocuklarının yemek yememesi. Hatta bu durum ailenin huzurunun kaçmasına bile sebep olacak boyuttadır.

    Çocuklar bir ara “HAYIR” dönemi yaşarlar, bu dönem 1,5 ay ile 3 yaşı sıralarıdır. Kendini ispatlama derdinde olan minik yaramaz, anne babanın her dediğine hayır diyerek bunu yaptığını düşünür.

    Daha önce bayılarak yediği yemekleri bile gözden çıkararak yememeye başlar. Önüne koyulan yemeklerde kusur bulup yemek seçer. Yemek saatleri özellikle anneler için çileli saatlere dönüşür.

    Hemen hemen her evde yaşanan böylesi durumların analizini doğru yapmak gerekir. Zira bu duruma çözüm üretmek için biyolojik bir sebepten mi yoksa hayır döneminin yan etkilerinden mi kaynaklanıyor, iyi belirlemek gerekir.

    Yemek yemeyi neden reddediyor olabilir:

    • Bu dönemde kendini keşfetmenin verdiği güçle kararlarını kendisinin verebileceğini size ispatlamak isteyecektir.
    • O sırada çok sevdiği ya da ilgisini çeken bir konuyla ilgileniyorsa, onu bırakıp yemeğe zaman ayırmak istemeyecektir.
    • Belki sizin yemek yemesini istediğiniz sırada acıkmamış olabilir, ısrarcı olmayıp acıkmasını beklemek daha iyi sonuç verir.
    • İlk doğduğu zamana göre büyüme hızı düştüğü için yemeğe olan istek ve ihtiyaç seviyesi de düşecektir.
    • Sürekli olarak değişim yaşadığı için damak zevki de değişmiş, eskiden beğendiği yemekleri artık beğenmiyor, farklı lezzetler istiyor olabilir.

    Yemek yemesini nasıl sağlayabilirim:

    • Her şeyden önce sabırlı. Sakin ve kararlı olun. Baskı uygulamadan, evde bir olumsuz olay olmuş havasını estirmeden, ailenin huzurunu buna bağlamamaya özen gösterin. Bağırıp çağırmak durumu düzeltmeyeceği gibi aksi yönde daha da ilerletebilir. Yumuşak yaklaşımlı, onu dinleyen ve hoş görülü tutum sergileyin.
    • Daha az yiyor ya da yemek seçiyorsa besleyici değeri yüksek kalorili yemekler yapabilirsiniz.
    • Yemek yemesini motive edecek ve hoşuna gidecek şeylerle, mesela yemek yaparken ondan yemeğin tuzunu atmasını isteyin. Yapımında kendisinin dahil olduğu yemeğe katılımı daha çok olacaktır. Üstelik yemeğin tadının, tuzunu atmasından dolayı daha güzel olduğunu söyleyerek ona küçük mutluluklar verin.
    • Yemek yeme saatleri dışında yedirmemeye özen gösterin. Hatta ailece sofraya oturun ve ailedeki diğer kişilerin yemek yediğini görsün.

    Yaklaşımlar sabırlı ve yumuşak ve sevgiyle olduğu sürece zorlukların aşılacağına inanıyoruz...

    Organickid Ailesi

    Çocuklarda iştahsızlık, Yemek yememe sorunu, Çocuk beslenmesi, Yeme problemi, Sabırlı ebeveynlik, Hoşgörülü yaklaşım
  • Temmuz 08, 2025

    Çocuklar kaç yaşında olursa olsunlar, gerek okul, gerekse oyun çevrelerinde ne kadar yoğun sosyal aktivite içinde olsalar da, en kalıcı en zengin içerikli deneyimlerini, anne babasıyla geçirdikleri zamanda kazanırlar. Kaliteli zaman geçirme cümlesinin tanımı ve uygulaması farklı içeriklerle anlatılsa da tam olarak karşılığı anne babayla geçirilen birebir zaman dilimidir.

    Her ailenin çocuğuyla geçirdiği başbaşa zamanlarda neler yapıldığı, zamana, kişisel tercihlere ve çevresel koşullara göre değişkenlik gösterir. Çocukluk döneminin, en hızlı ve çabuk öğrenme zaman dilimi olduğunu göz önünde bulundurursak, bunu fırsat olarak değerlendirip iyi kullanmak gerektiğini düşünüyoruz.

    Her yeni bir günün çocuğun gelişiminde, deneyimlemesinde öğrenme süreci olduğunu düşününce, anne babaların çocuklarıyla yaptıkları her çeşit etkinliği hem birlikte zaman geçirme hem de keyifli öğrenme ve deneyimleme fırsatına dönüştürebilme şansına sahip oldukalarını bilmeleri gerekiyor.

    Çocuklarla birlikte kaliteli zaman geçireceğim demek, her zaman için onunla oyunlar oynama, sinemaya ya da pikniklere gitmek demek değildir. Başbaşa geçirerek yapacağınız her şey bu tanımın çatısı altındadır. Örneğin birlikte yemek masasını hazırlamak, çarşı ya da market ihtiyaçlarına giderken onu da dahil ederek minik sorumluluklar vermek, alınacak birşey için onun fikrini sormak hem eğlenceli hem özgüven geliştirici hem öğretici hem de kaliteli zaman geçirmeyi kapsayan aktiviteler olacaktır.

    Hayatın içindeki günlük işlerin yanısıra, bazı akşamlar ailece oyunlar oynayabilir ya da nasıl bir gün geçirildiğinin yorumlarını yaparak bir arada olmanın samimiyetini ona hissettirebilirsiniz. Günlük hayata dair anne babayla geçirilen ortak paylaşımlarda öğrenilen detaylar, uzun süre geçirilen okul zamanınından daha etkilidir çocuğunuzun hayatında.

    Çocuklarla geçirilen zamanın süresinin uzunluğu değildir önemli olan, birlikteliğin niteliğidir. Çocuğunuzla fikir alışverişi yapmak, konuşurken göz teması kurmak yani onunla iletişimde olduğunuzu hissettirmek, onun da odak noktasını size vermesini sağlayacaktır.

    Eğer çocuğunuz kız ise annesiyle beraber mutfakta zaman geçirmek, yemek yaparken onuda dahil etmek, yok eğer erkekse, babasıyla tamir edilecekleri yapmak onlara son derece keyif verecek, yeni öğretiler kazanmasına imkân tanıyacaktır.

    Çocuğunuzla kaliteli zamanlar geçirmeniz, güzel anılar biriktirmeniz dileği ile ...

    Organickid Ailesi.

    Kaliteli zaman, Çocukla zaman geçirmek, Aile içi iletişim, Aile bağları, Öğrenme süreci, Sorumluluk alma
  • Temmuz 07, 2025

    Bebekle iletişimde olmanın, bebeğin gelişimi için son derece önemli olduğunu çok kez dile getirdik. Bu iletişim yollarından biri de kitap okumaktır, üstelik bebeğinize kitap okumanın bebeğiniz üzerinde bu kadar olumlu etkileri olduğuna inanamayacaksınız desek abartmış olmayız.

    Sakın “bebeğim okuduğumu anlamaz, biraz büyüsün o zaman okurum” demeyin, bazı şeyleri anlamayabilir, zaten amaç sadece anlamasına yönelik değil, birazdan sayacağımız faydalarına yönelik olmasıdır. Yüksek sesle kitap okuma aktivitesini, ileriki yıllara dek sürdüreceğiniz geleneksel kitap okuma seanslarına döndürmenizi şiddetle tavsiye ederiz.

    Gelelim kitap okumanın bebeğinize neler kazandıracağına:

    • Bebeğinizin sese odaklanmasına, çevresini tanımasına, dinlemeyi öğrenmesine, dilini geliştirmesine yardımcı olur.
    • Okumaya karşı iyi bir model oluşturur.
    • Hafızasını ve kelime hazinesini geliştirir.
    • Duygusal bilincinde hızlı gelişim sağlar.
    • Düşüncenin uyarılmasını sağlar.
    • Temel kavramları pekiştirir.
    • Anne babasıyla iletişim kurma yeteneği gelişir.
    • Sosyal ve duygusal gelişimi için gerekli olan fiziksel yakınlığı öğrenir.
    • Seslere ve görüntülere ilgisi artar ve diğer yakın kişilerle de ilgilenmeye başlar.
    • Bebeğiniz sizinle okuduğunuz kitaptaki ifade edilen duygulara ortak olur ve iletişimi güçlenir.

    Bebeğiniz henüz bir yaşına geldiğinde, ana dilindeki tüm sesleri öğrenmiş olur. Bu sayede güzel konuşabilen, kelimelere hakim biri olması kaçınılmazdır. Ses ve kelimeler bebeğinizin beyninde koordinasyonu zenginleştirir. İki yaşına gelmiş, kitap okunan çocukla, kitap okunmayan çocuklar arasında ciddi farklar gözlenmiş olup kitap okunan çocukların okumayı daha çabuk öğrendikleri ortaya çıkmıştır.

    Bebeğinize kitap okurken yaptığınız tonlamaları, vurguları duyarak sosyal ve duygusal gelişimini yükseltecektir. Aynı zamanda okumak, bebeğinizi bakmaya, dokunmaya, işaret etmeye ve sorulara cevap vermeye de teşvik eder. Sesleri taklit etmeye çalışması, kitaptaki aklında kalan görseller, dilini geliştirmekte çok etkilidir. Bütün bunlar bebeğinize düşünce becerileri kazandırır.

    Tüm bu olumlu katkılardan daha önemlisi, bebeğinizin sizin sesinizi duyması, kendini güvende hissetmesi, yakınlığınızı ve şefkatinizi hssediyor olmasıdır. Sizin sesinizle bebeğiniz heyecanlanıyor, eğleniyorsa  ve ilgili olduğunu görüyorsanız, okumadan son derece memenun demektir. Bu da onu ileride okuyan, sorgulayan analiz yapan bir birey olarak yetişimiş olmasını sağlayacaktır.

    Okuyan ve eğitimli nesiller yetiştirmek dileği ile...

    Organickid Ailesi. 

    Bebeklere kitap okuma, Kitapla iletişim, Erken çocukluk eğitimi, Dil gelişimi, Düşünme becerisi, Dinleme yeteneği, Ses ve kelime koordinasyonu
  • Temmuz 07, 2025

    Korku doğuştan gelen bir duygu değildir. Daha sonra edinilen korku, her canlının tattığı bir duygu olup baş edilmesi gereken bir konudur.

    Korkuyu ailemizden öğreniriz, hayata bakış açımız, gelenek göreneklerin etkisiyle oluşan algımıza göre yetiştirdiğimiz çocuklarımıza aktarırız. Birçok ebeveyn, çocuğunun yaramazlığını önlemek, terbiye etmek, yapmasını istemediği şeyleri yapmasını önlemek gibi nedenlerden dolayı korkutur. Korkutmayı, bazen bir gizli bir tehditle bazen bir masalla bazen de başına çok olumsuz şeyler gelebileceğini söylemekle yapar. Korkuyu bir yaptırım aracı olarak kullanan aileler maalesef ki az değil. Bilinçsizce yapılan bu yaklaşım, çocukta özgüven eksikliğine, kişilik bozukluğuna, kendini yetersiz hissetmesine sebep olur.

    Korku, çocukta iki temel unsuru tetikler, biri harekete geçme, diğeri ise konsantrasyondur. Bu iki unsura yetişkin olduğunda da ihtiyacı olacaktır. Habersizce, aniden gelişen bir olay karşısında, mesela, bir siren sesinde dikkat kesilecek ve konsantrasyon sağlayacaktır. Ya da bir tehlike anında o ortamdan kaçmak gerektiğine karar verecektir.

    Çocuklara bilinçsizce, aşılanan ve kişiliğine olumsuz etkiler yapabilecek korkuları kontrol altına almayı ve nasıl davranmamız gerektiğini, onun da bu korkuyla nasıl baş edeceğini öğretmeliyiz.

    Peki çocuklara korkularla baş etmeyi nasıl öğretebiliriz:

    • Neden korktuğunu anlatmasını sağlayın, onu sabırla dinleyin.
    • Bir konunun üstüne gitmesini veya ondan vazgeçmesini istediğinizde, yapacağınız açıklamalar gerçeğe dayanmalı, sırf onun hoşuna gidecek cevaplar yerine o şeyin neyden kaynaklandığı anlatıp ikna edin.
    • Çocuğunuzun korktuğu şey hayal ürünü bir şeyse onu kırmadan, incitmeden anlatın. Kendi çocukluğunuzdan örnekler vererek korkusunu yenebileceğini anlatın, onu rahatlatın.
    • Çocuğunuzun herhangi bir şeyden korktuğunu fark ederseniz, neden korktuğunu, kendini güvende hissetmesi için nasıl bir ortama ihtiyaç hissettiğini beraber planlayın.
    • Çocuğunuz sizin yanınızda değilken korkuları oluşmuşsa, hayalinde çözüm bulmasına yardım edin. Çocuğunuzun korktuğu nesne veya durumdan kaçmayın.
    • Mesela çocuğunuz köpekten korkuyorsa, köpekle karşılaştığında, onu sakınıp kaçırmayın. Öncelikle siz sakin olun, çocuğa örnek olarak telaş etmeden destek verin. Köpeğin yanına giderek onu sevmeye başlayın, sonra yavaş yavaş çocuğunuzun okşamasını sağlayın.
    • Çocuğunuzun korkusunun çok şiddetli olduğu, günlük hayatının olumsuz etkilendiği durumlarda, gevşeme tekniklerini kullanmayı öğretin. Bütün bunlara rağmen korkuları şiddetlenerek devam ediyorsa bir uzmandan yardım almanız yerinde olacaktır.

    Çocuklarda korku, Korku eğitimi, Korku ile baş etme, Korku yönetimi, Çocuk psikolojisi
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı