Bebeğin daha dünyaya geldiği ilk günden itibaren kıyaslanma çilesi başlar. Senin bebeğin kaç kilo doğdu, benimkinin boyu şu kadar, seninki meme emiyor mu, onunkinin gece uykusu çok iyiymiş....vs soru ve cevapların ardı arkası kesilmeden bebekler kıyaslama bombardımanına tutulur. Oysa bu kıyaslamanın negatif etkileri ömür boyu sürüyor.
Bebeklikten çıkıp çocukluğa ilk adım attığından itibaren ise hepimize tanıdık gelen kıyaslamalar başlıyor. Bak kuzenin nasıl yemeğini bitiriyor, bak ağabeyin odasını nasıl topluyor, biraz örnek al ablanı, Ayşe teyzenin oğlu ne kadar uslu sen neden öyle değilsin gibi cümlelerin yıkıcı etkisinin seviyesi sanılandan daha yıpratıcıdır.
Ebeveynleri tarafından kıyaslamanmaya maruz kalan çocuğun, malesef ki duygusal olarak gelişimleri, beklentilerin altında kalıyor ve özgüvenlerinde ciddi düşüş gözleniyor.
Çocuğun yaşı ilerledikçe kıyaslamanın boyutu da artıyor. Ben senin yaşındayken..diye başlanan cümlelerin ne kadar sık kullanıldığıyla orantılı olarak, çocuğun psikolojisindeki deformasyon değişiyor.
Çocuktaki beklenen davranışla, görülen davranış arasındaki farkın dile getirilmesine ve örnekleme gösterilmesine kıyaslanma denir. Her ebeveyn çocuğunun olumlu ve beğenilen niteliklere sahip olmasını ister, ama bazı anne babanın beklentileri çocuğun yeterlilik düzeyinin çok üstünde olur. Çocuğunun sosyal hayatında kusursuz, okul hayatının mükemmel olmasını, falanca gibi olması gerektiğini sürekli dile getirerek duygusal baskı yaparlar farkında olmadan.
Anne babalar çevrelerinde kendi çocuklarından daha başarılı çocukları gördükçe, kendi çocuklarını yetersiz görüyorlar. Ve çocuklarının zayıf yönlerini kuvvetlendirme eğilimine giriyorlar. Kendi çocukluklarındaki eksik kaldığını düşündükleri özellikleri abartarak çocuklarında görmek istiyorlar. Çocuğunu motive edeceğini düşündüğü, başarılı çocuklarla kıyaslamaya girişiyorlar. Bu durum genelde sanılanın aksine çocukta motivasyon düşüklüğüne sebep oluyor.
Devamlı kıyaslamaya maruz kalan çocuk kendini yetersiz ve değersiz hisseder. Ve bunun sonucunda mutsuzluk, kıskançlık, öfke, hırçınlık, küsme gibi davranışlar ortaya çıkar. Kıyaslanmanın etkisendeki çocuk sorumluluk almaktan kaçınır çünkü bşarılı olamayacağını, yine başkasının bunu daha iyi yaptığını duyacağını sanır. Yada kendi yaptıklarının daha iyi olduğuna dikkat çekmek için başkalarını küçümseme, alay etme, agresiflik ve uyumsuzluk gibi davranışlar sergileyebilir.
Kıyaslama yerine...
Kıyaslama yerine her yaptığından başarı beklenmemeli, başarısızlığında ise aşağılanıp yüzüne vurulmamalı. Ona her koşulda yanında olduğunuzu, sevildiğini ve asla reddedilmeyeceği algısını vermelisiniz. Örneğin sınavdan düşük not aldığında, endişelmemesi gerektiğini zayıf yönlerini bulup düzeltebilecek yetkinliğe sahip olduğunu, yardıma ihtiyacı olduğunda yanında olduğunuzu belirtin, böylece yalnız olmadığını anlayacak ve sorunu bulup çözmeye yönelecektir.
Organickid Ailesi..